Uzun süren bir kış bana baharı özletti. Nedense kış havası biraz sıkıcı oluyor. İş, güç, telaş, koşma,koşuşturma birbirini takip ediyor. Bazı zaman oluyor ki evinize bile sığamıyorsunuz, içerlerde veya kapalı mekanlarda sıkışıp kalıyorsunuz.
İnsan yaratılışı gereği doyasıya hava alma veya hava atma gereği duyuyor. Etrafını görmek, gözlemek ve temaşa etmenin lezzetini almak istiyor. Bende bu zevki tatmak için hafta sonu tatilimin bir gününü Gedik yaylasında geçirdim Rahmetli Hocam ve kayınpederim Ali Sert Hocanın nurlu ve mütevazi Kuran Kursu’nda yeni bir baharın cazibesine kapıldım. Yerden fışkıran taptaze çiçekler yüzüme gülüyordu. Allı, yeşilli, pembeli, morlu, mavili ve sarılı renkleriyle dünyalar ötesine götürüyordu. Koparmaya kıyamadığım o burcu burcu kokan varlıkları doyasıya kokladım. Vakit namazlarımı üstünde eda ederken yanımda gülümseyen sarı çiçeklerin zikirlerini ve tesbihlerini duyar gibi oldum. Onlarla birlikte zikir halkasına oturdum. Kıldığım namazlarda ve yaptığım tesbihatlarda kendimden geçtim. Halktan uzak olduğum bu mekanda kainatı şenlendiren kuşlar bana arkadaş oldu. Benim yaptığım duaya onların “amin” dediğini hisseder gibi oldum . Buz gibi esen rüzgar, yemyeşil çamlar ve çiçek açan kaysılar bu ruhani manzaraya şahit oldular.
Baharın ruhumu güzelleştiren bu manevi havası beni yıllar öncesine götürdü. Buradaki Kur’an kursu’nu yaptıran orada binlerce kur’an Bülbülü ve kur’an talebesi yetiştiren muhterem ve muazzez merhum Ali Sert Hocam gözlerimin önüne geldi. Onu rahmetle andım. Orası için verdiği emekleri, gayretleri, duaları ve gençlerin ruh dünyasında nakış nakış ördüğü hizmetleri hatırladım.
O gün bahar bana başka bir sermaye oldu. Ufkum açıldı nutkum saçıldı. Dirilişe işaret olan mahlukatla birlikte ben de dirildim. Kainat kitabının bir faslını sayfa sayfa çevirdim. Yazarlara malzeme, şairlere ilham kaynağı olan yeşillik timsali, güzellik misali bahar; Sen ne kadar tatlısın!