Kırıkhan’ın en büyük köylerinden biri olan Camızkışlası köyünden Kaletepe köyüne doğru gidecektik. Köyün su deposu yakınında çevrenin doğal hayatı ile ilgili fotoğraf çekerken sınır tarafındaki otlaklardan gelen bir küçükbaş hayvan sürüsü ile karşılaştık. Çoban dışında üç Kangal, sürü güvenliği için çaba gösteriyor. Erol İğde’nin köpeklerden korktuğunu bildiğim için uzaktan sessiz sessiz izliyorum. Telefonumdan da fotoğrafını çekmek için saldırı anını bekliyorum. Kangal, Erol İğde’nin önünde, kuzu gibi duruyor. Erol’un kafasını okşamasına da sessiz kaldı. Sürüdeki bazı koyunların kırkıldığı, bazılarının ise uzamış ve kirlenmiş yünüyle kocaman kocaman yürümelerine tanıklık ettik. Bizi köyde gezdiren Abidin İlhan’a koyun kırkma mevsiminin geldiğini, böyle bir sürü sahibi varsa kırkma olayını fotoğraflamak istediğimizi söyledim. Abidin köyde koyun kırkımı için bir ahır aramaya başladı. Vakit öğle vakti. Güneş tam tepemizden vuruyor. Toz, ter içinde kalmışız. İşimizi bitirip Hassa’ya varmak istiyoruz. Eski bir evin yanında iki katlı, bahçeli güzel bir eve girdik. Beton su kanalı bahçeye ayrı bir görüntü vermiş. Meryem teyzenin ahırının yanındaki koyunlar dikkatimizi çekti. Teyzenin torunu Haydar elindeki makasla iki bahçe arasındaki çitin yanında duruyor. “Haydar” dedik. “Kardeşim, koyun kırkma işini fotoğrafla kayıt altına almak istiyoruz. Gel şu elindeki makasla bir koyun kırk da görelim.” Camızkışlası köyünün yakışıklı gençlerinden Haydar bizi kırmadı. Yünü iyice uzayan bir koyunu gözüne kestirerek kuyruğundan yakaladı ve yere yatırdı. Bir arkadaşının yardımıyla koyunun dört ayağını da bir güzel bağladı. Koyun, başına gelecekleri bilirmiş gibi sessiz sessiz yere yattı. Haydar elindeki makasla başladı kırkmaya. Kırkılan yünlerin dip tarafı bembeyaz çıkıyor ortaya. Kesilen yün tek parça olarak katlanıp gidiyor. Saat tutmadık ama sanırım onuncu dakikada koyunu ters çevirerek kesmeye devam eden Haydar, işini geç yapmanın gerekçesi olarak körelmiş makası gösterdi. Hava olabildiğince sıcak. Hafif bir rüzgâr geliyor doğu tarafından ama bizi serinletmeye yetmiyor. Bahçedeki ağaçların gölgesine sığınıyoruz. Koyunlar sıcaktan gölgelerde kendilerinden geçmiş vaziyetteler. Ahırın içine girmedik. Orası da doluymuş. Birkaç saat sonra yeniden otlamaya çıkacaklar. Eski yıllarda koyun kırkılması genellikle imece usulü yapılırdı. Koyun kırkma işlemine birliktelik ve şenlik anlayışı hâkimdir. Koyun kırkılması başlangıcında ve sonunda çeşitli etkinlikler düzenlenir. Ancak, bu konuya geçmeden önce koyunun kırkılmasını anlatmakta yarar olacağı kanısındayım. Koyun, önden bir bacağı ve arkadan da bir bacağından tutularak kaldırılır ve yere yatırılır. Yerde yatan koyunun arka iki bacağının arasına sol ön bacağı getirilerek, bağcak denilen iple bir birine bağlanır. Sağ bacağı serbest kalmaktadır. Daha sonra kırklık (makas) denilen aletle kırkma işi başlanır. Koyunun kuyruğu önceden kırkılmamışsa kuyruğundan başlanarak karnından boynuna doğru kırkılır. Daha sonra aynı işlem ters çevrilerek yatan tarafına da uygulanır. Koyunlar bu yünlerinden kurtulduklarını anlarcasına bu şekilde yerde yatarken fazla ses çıkarmazlar. Kırkılma işlemi bittikten sonra, çoban koyunun ayaklarını çözerek koyunu ayağa kaldırır. Ayaktaki koyunun sırtına çoban tarafından yavaş şekilde vurulur. Bu davranış ona teşekkür niyetindedir. Koyunların kırkılmadan yirmi gün önce kuyrukları açılır ve çağıldakları alınır. Bunlar çoban tarafından bıçakla veya kırklıkla dikkatlice alınır. Bunun yapılmasının sebebi; sıcakta koyunun kuyruğunun yara olmasını önlemek, koyunun yatarken rahat etmesini sağlamak ve koyunun gelişmesini kolaylaştırmaktır. Kırkma işlemi bittikten sonra, yün, bir örtü şeklinde toplanarak dürülür. Buna yapağı denir. Yapağılar bir çuvala doldurularak kaldırılır. Evin genç kadınları, gelinleri biriken yapağıları bir subaşında güzelce yıkarlar ya da günümüzde köylere gelen yün tüccarlarına satarlar. Yün yatak ve yorganlar, yastıklar sağlık yönünden oldukça iyi olmalarına rağmen, günümüz ekonomik zorunluluklar yün yatağı ve yorganı unutturmuştur. Şehir hayatının unutturduğu koyun kırkmanın nasıl olduğunu sınır köyünde fotoğrafladık. Evin sahibi bizi öğle yemeği için davet etti. Bütün ısrarlarına rağmen teşekkür edip Hassa’ya doğru yola koyulduk. Haydar’a ve nenesine teşekkür edip ayrıldık. Fırsat bulursak yapağının dere kenarında yıkanmasını da bir gün fotoğraflamak için çaba göstereceğiz.