15 TEMMUZ 2016 da ülkemizde çok alçakca bir olay yaşanmıştı. Hain fetönün kurguladığı bu hain darbe girişimini unutmak ne mümkün.O günlerde yaşanan vahim olayları canlı tutmak ve ibret almak amacıyla Boğaziçi köprüsüne” 15 Temmuz şehitler” köprüsü ismi verilmişti.
Köprünün Anadolu yakasındaki kısmına Devlet tarafından bir şehitler abidesi yapılmıştı.2019 un temmuzunda ise “HAFIZA 15 TEMMUZ” müzesi hizmete giriyordu. Bu müzenin faaliyete geçişinin ilk haftasında yolumuz İstanbul ‘a düşmüştü.
Bir hafta sonunu eşim,oğullarım ve bazı yakınlarımla birlikte Köprünün ayak ucundaki bu kutsi mekana ziyaret için ayırdım.Şehitler için hazırlanan o kutsal mekanda uçacak gibi oldum.Yürümekte biraz zorluk çeken eşim ve baldızımla birlikte engebeli patika yolda ağır ağır yol aldım.O aziz insanların ruhlarına saygımdan,sevgimden dolayı onları incitmeme adına aheste aheste yürüdüm.
O vahim olayda şehitlik rütbesine erişen her bir nefer için dikilmiş olan selvi ağaçları boy boy uzanıyordu.Her bir ağacın önünde ise şehitlerimizin isimleri ve ünvanları yer alıyordu. İlk giriş kısmında Kırıkhanlı şehidimiz Gülşah Güler ‘in aziz hatırasına rastlamıştık.Diğer hemşeri şehidimiz Hurşit Uzel’e tahsis edilen mekanı ise biraz dolaşarak bulabilmiştik.Onların şahsında tüm şehitlerimize Fatihalar yollamıştık.
Abide şeklinde yapılan bölümde “15 Temmuz şehitlerinin hepsinin ismi yazıyordu. Ordaki isimleri ceptelefonuma kaydetmiştim. Biraz daha yürüyerek bir hafta öncesinde sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açılışı yapılan “Hafıza 15 Temmuz “Müzesine girmiştik. Son teknolojik imkanlarla dizayn edilen müzede kendimizi 15 Temmuz gecesinde gibi hissettik . O gecede yaşanılan birçok olay renk, resim ve görüntüleriyle kayıt altına alınıp orada kısım kısım sergileniyordu. Kitleler halindeki guruplar müzeyi adım adım turluyorlardı.Misafirlerin ağzından bu talihsiz olayı hazırlayanlara nefretler ediliyor,lanetler okunuyordu.
Bendeniz ve diğer yakınlarım gezdiğimiz o yerlerde bambaşka bir ruh haline sahip olmuştuk. Bir yandan bakıyor,geziyor,izliyor bir yandan da göz yaşlarımıza hakim olamıyorduk. Sıkılan kahbece kurşunların kayıtlı sesleri yankılandıkca ruhumuz kahroluyordu. Canlarını mukaddes vatan için feda eden o yürekli cesur insanların ayakkabıları bir merdivenin üzerinde ve yanında tesbih gibi dizilmişti. Bazılarının içine kan dolmuştu. Herbiri değişik bir renk ,değişik bir marka,değişik bir tipteydi.Kurşunlanan bazı yerler ve bazı arabalar boy gösteriyordu. O günün hatırasına konulan hatıra defterine şu cümleleri yazmıştım,gözlerim yaşararak:
“Bu vatan ve bu millet uğruna hayatlarını feda eden aziz şehitlerimize Ruhunuz şad olsun.Sizlerdeki bu iman gücü,şüphesiz gençliğimiz için her zaman bir ışık,bir meşale olacaktır
Bizler,sizler sayesinde şu an aziz vatanımızda yaşama imkanı buluyoruz. Tüm dualarımız ve rahmet dileklerimiz sizinledir . Ruhunuz tekrar şad olsun.