Hatay’da Bayır-Bucak Türkleri Bölünmüş Yaşamlar « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

23 Aralık 2024 - 13:13

Hatay’da Bayır-Bucak Türkleri Bölünmüş Yaşamlar

Hatay’da Bayır-Bucak Türkleri Bölünmüş Yaşamlar
Son Güncelleme :

31 Aralık 2019 - 9:08

“Kuzey Suriye Türkmenleri” olarak da adlandırılan Bayır-Bucak Türkleri; Bayat, Avşar, Karakeçili, İsabeyli, Musabeyli, Elbeyli, Akar, Çandırlı, Sincar gibi boy ve aşiretlerinden oluşmaktadır. Ancak bu Türk oymaklarına sadece Kuzey Suriye’de değil, Anadolu’nun değişik yerlerinde ve Kuzey Irak’ta da rastlanmaktadır.1Tolunoğlu Ahmed’in 878 yılında Suriye’yi ele geçirmesiyle bölgede başlayan Türk hakimiyeti2 1918 yılında Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı sonunda Suriye ve Hatay’dan çekilmesiyle sona ermiştir. Mondros Müta-rekesi’nin imzalanmasından sonra bölgeye Fransızlar yerleşmiş ve Bayır-Bucak Türklerinin çilesi de bu tarihten sonra başlamıştır.

Fransızların Suriye’yi işgali sonrası bölgede yaşayan diğer ırktan insanlar (Ermeniler, Araplar) ve Fransızlar ile Türkler arasında gerginlikler yaşanmaya başlamıştır. Türkler işgallere karşı Kuvay-i Milliye Heyetleri oluşturmuşlardır. Ancak Halep, Mustafa Kemal’in tasarladığı Misak-ı Milli sınırları içindeyken daha sonra sınırlarımız dışında bırakılmıştır3 20 Ekim 1921 tarihinde Fransızlarla yapılan Ankara İtilafnamesi’yle, Hatay ile birlikte Suriye’deki Türk bölgesi de Fransızlara bırakılmıştır. Bu antlaşmayla İskenderun ve çevresi de özel bir statü kazanmıştır. Bundan sonra Hataylılar ve Suriye’de yaşayan Türkler Anavatana katılacakları günü beklemişlerdir.4

 

Atatürk Hatay için “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Kalamaz” demişti. 9 Eylül 1936 yılında Fransa-Suriye Antlaşması ile İskenderun ve Antakya’ya verilen haklar Suriye Hükümetine terkedildi. Ancak uzun siyasi mücadeleler sonucunda 29 Mayıs 1937 yılında Fransa ile Türkiye arasında bir antlaşma yapılarak İskenderun sancağının bütünlüğü ve hukuki durumu garantiye alındı. Bu antlaşma ile Hatay’da seçimler yapılacaktı. 2 Eylül 1938’de Hatay meclisi toplanmış ve fiili olarak Hatay devleti kurulmuştur.5 Hatay Devleti 29 Haziran 1939 tarihindeki meclis toplantısında Türkiye’ye katılma kararı aldı ve 23 Temmuz 1939’da ise Hatay resmen Türkiye’ye katılmış oldu. Böylece HataylIlar Fransız yönetiminden kurtulmuşlardır.

 

Ancak Bayır-Bucak Türkleri aynı sevinci paylaşamadılar. Çünkü Bayır-Bucak bölgesi tüm çabalara rağmen sınırlarımıza dahil edilememiştir. Ayrıca Fransızlar antlaşmanın görüşmeleri devam ederken sırf Ermenilerin hatırı için Kesep’i ve Bayır-Bucak bölgesini Hatay’dan ayırdılar. Bayır-Bucak bölgesi ise Lazkiye Alevi Devletine bağlandı.6 Antlaşma masasında ise yapılacak bir şey kalmamıştı. Lazkiye Alevi Devleti’ne bağlanan Bayır-Bucak bölgesi Türklerin sancak sınırın dışında kalmıştır.

 

Bayır-Bucak Türkleri, Suriye’de Fransız mandası döneminde baskılara maruz kaldı. Bunun en büyük sebebi bölgenin Türkiye sınırına yakın olması ve nüfusunun Türklerden oluşmasıydı. 17 Nisan 1946’da Suriye Fransız mandasından kurtulmuş ve 1966’ya kadar ülkede 15 ihtilal yaşanmıştır. Suriye bağımsızlığını kazandıktan sonra da Türklere karşı titiz bir siyaset izlemiştir. Suriye’de bulunan Bayır-Bucaklılara azınlık statüsü tanınmadığı için, Türkçe eğitim veren okullar da açılmamıştır. Bu yüzden de, Arap okullarında Arapça kitaplar ile eğitim görmek durumunda kalmışlardır. Bir üst okula geçebilmek için yapılan sınav Arapça olduğundan, Türkler bu okullara yerleşmekte zorlanmaktaydı. Bütün bu zorluklara rağmen liseyi bitiren Türk çocukların üniversite eğitimi alması için Türkiye’ye gitmesi yasaktır. Hatta tüm çocuklar belli bir yaşa kadar pasaportla dahi Türkiye’ye girememektedir.

 

Bayır-Bucak Türkleri köylerinde, özellikle de düğünlerinde Türkiye’deki türküleri söyler oyunları oynar, Türk radyoları dinler ve Türk televizyonlarını izlerler. Bir dönem Suriye’de sinemalarda Türk filmlerinin gösterimi de yasaklanmıştır. Bu yasağın altında yatan en büyük neden ise, Suriye’de bulunan Türkleri öz kültürlerinden uzaklaştırmaktır.

 

Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonraki dönemde Bayır-Bucak bölgesinde ün kazanmış ve bölgedeki Türklerin lideri durumuna gelmiş olan Nevraz Sohta, 1946 yılında Suriye’de tutunamayarak Hatay’a göç etmiştir. Nevraz Sohta, ününün yanında maddi durumu iyi olan biridir Hatay’ın Kırıkhan ilçesine yerleşmiş ve Amik Ovası’nda geniş bir arazi almıştır. Nevraz Ağa’nın yanında çalışanlar da Suriye Hükümeti’nin baskılarına dayanamayıp Türkiye’ye göç ederler, Bayır-Bucaklıların Türkiye’ye ve özellikle Kırıkhan’a göç etmelerine Nevraz Sohta öncülük etmiştir.7 1952 yılına kadar Bayır- Bucak’tan göçler ara ara devam eder. 1952 yılında ise Menderes Hükümeti, Bakanlar Kurulu kararı ile Bayır-Bucak Türklerine sınırları açmıştır, ilk büyük göç de bu tarihte yaşanır. Göç eden Türklerden her aileye Amik Gölü’nün kurutulmasıyla açılan araziden 20 dönüm toprak verilir ve bu Türkler Kırıkhan’ın Karadurmuşlu Köyü’nde İskan edilirler. Göç eden Bayır-Bucak Türklerinin çoğunluğu Kırıkhan’da olmakla birlikte İskenderun, Konya, Adana, Bursa gibi Türkiye’nin değişik bölgelerine yerleştirilenler de olmuştur. Çoğunluğun Kırıkhan’a yerleşmesinin en büyük sebebi ise bölgenin bir tarım bölgesi olması ve Bayır-Bucaklıların liderlerinin burada olmasıdır. Bayır-Bucak’tan Türkiye’ye göçler 1967 yılına kadar devam etmiştir. 9 Eylül 1967 tarihinde ise Türkiye Hükümeti “Suriye’den göç almama” kararı almıştır. Bu karara rağmen Türkiye’ye göçler devam etmiştir. Ancak bu insanlara vatandaşlık hakkı verilmemiş, bu sebeple birçoğu şu an dahi çok zor şartlarda hayat mücadelesi vermektedir.

 

1950 yılında Türkiye’ye göç eden ve halen Hatay’ın Kırıkhan ilçesi Karadurmuşlu Köyü’nde yaşayan Mehmet Çelik de göç edenlerden biridir. Mehmet Çelik, beş kardeşini Lazkiye’de bırakarak, Türkiye’ye göç ettiğini, Türkiye’de iskan edilene kadar çok zorluk çektiğini, hamallık dahi yaptığını söylüyor. Göç sırasında en büyük yardımı da Türk askerlerinden almışlar. Suriye’de yaşadığı dönemde çektikleri sıkıntıları şöyle anlatıyor: “Araplar ekmeğe ‘hıbıs’ demeyenleri döverlerdi, Fransız askeri yağı bulgura katardı, atlarına yem isterler, vermeyenleri ise kırbaçlarlardı.”

 

Vesile Bozoğlan da 1952 Yılında Türkiye’ye göç edenlerden biridir. Ailesiyle birlikte Karadurmuşlu Köyü’nde yaşıyor. Vesile Bozoğlan’a göç etmelerinin sebebini sorduğumuzda; “Hükümet baskısı; biz de evimizden, yurdumuzdan ve toprağımızdan ayrılmayı istemezdik. Ama Türk bayrağı altında yaşamak gibisi var mı?” diye cevap veriyor. İki kız kardeşi ve diğer akrabaları Suriye’de kalmış. Türkiye’ye geldikten sonra en çok bayramlarda akrabalarından uzak oldukları için sıkıntı çekmişler.

 

Görüştüğümüz Bayır-Bucaklılardan en hareketli ve neşelilerinden biri olan Hasan Baldır da, 1952’de Türkiye’ye göç etmiştir. Karadurmuşlu Köyü’nde kendisine Hasan Yünlü diyorlar. Bizi görür görmez Suriye’de Arapların Fransızlar için söylediği bir dörtlüğü söyledi;

Mişmiş elmaya sıçradı Fransız’ın dini gitti Ya Fransız ya… oğlu…

Kim dedi sana harbe git.

 

Haşan amcaya ne sorarsak soralım cümlenin sonunu güreşe bağlıyor. Bayır- Bucak’ta tanınmış bir güreşçi olduğunu söylüyor. Eskiden Bayır-Bucak’ta düğünleri ve bayramları daha da şenlikli hale getirmek için güreşler yapılırmış. Haşan Yünlü’nün adını duyan güreşçiler korkarmış. Haşan Yünlü Suriye’de annesini, babasını ve kardeşlerini bırakıp, karısı ve çocuklarıyla Türkiye’ye gelmiş, Bayırlıların çoğunun Türkiye’ye kaçmasına da yardımcı olmuş. Bir aile göç edeceği zaman Haşan amcaya haber verilirmiş. Gizlice sınırın diğer tarafına geçerek, göç edecek ailenin yükünü hazırlar, gece Türkiye sınırından geçirip Türk karakoluna aileyi teslim edermiş.

 

Fidan Hayta da Türkiye’ye 1964 yılında kaçak olarak gelenlerden biri. Türkiye’ye önce kocasının kardeşi sonra da okumak için oğlu gelmiş. Kocası, oğlunun hasretine dayanamamış ve tüm mallarını orada bırakıp kaçmışlar. Türkiye’de kendilerine arazi de verilmemiş. İlk geldiklerinde çok sıkıntı çekmişler ama, hallerinden bir gün dahi şikayet etmemişler. Bayır-Bucak’ı anlatırken Fidan teyzenin gözleri doluyor. “Havası, suyu çok güzeldi. Rüyamda halen kendimi orada görürüm” diyor.

 

Karadurmuşlu Köyü’ne yerleşen Bayır- Bucak! ı!ar, köylülerle çok çabuk kaynaşmışlar. Kısa zamanda birbirlerinden etkilenmişler. Arada akrabalıklar, dostluklar kurulmuş. Ancak her şeye rağmen hepsinde Bayır-Bucak’a çok büyük bir özlem var. Yetişen yeni nesillerden orayı görmeyenler dahi büyüklerinden dinledikleriyle sanki orada yaşamış ve görmüş gibi anlatıyorlar yurtlarını.

 

Bayır-Bucaklılar, Türkiye’ye göç ettikten sonra uzun yıllar Suriye’deki akrabalarıyla görüşememişler. Türkiye ve Suriye arasında yapılan mutabakat ile 1972 yılından itibaren sınırda bayramlaşmaya izin verilmiş. Son 5-6 yıldan bu yana da bayramlarda Türkiye’dekilerin Suriye’ye, oradakilerin de Türkiye’ye gelmelerine olanak sağlanmıştır. Artık önceki kadar zorluk çekmeden gidip gelebiliyorlar.

 

Akrabalarını, dostlarını görebiliyorlar. Bayır-Bucaklılar Türkiye’de bulunan Bayır- Bucaklılara yardım etmek, yapılacak araştırmalara kaynak sağlamak ve bu araştırmaları desteklemek, birbirleriyle bağlarını koparmamak, aralarındaki dayanışmayı güçlendirmek, kendilerini Türk kamuoyuna tanıtmak gibi amaçlarını gerçekleştirmek için Kırıkhan’da 1977 yılında “Bayır-Bucak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği”ni kurmuşlardır. 12 Eylül 1980 tarihinde dernek kapatılmıştır. Ancak 1994 yılında İskenderun’da Bayır- Bucak Derneği kurularak yeniden faaliyete başlanmıştır. Ayrıca Ankara’da Bayır-Bucak Türkleri Derneği faaliyet göstermektedir. İskenderun’daki dernek ile yaptığımız görüşmelerde gördük ki dernek sadece Türkiye’deki Bayır- Bucaklılarla değil, Suriye’de bulunan Bayır-Bucaklılar ve hatta oradaki tüm Türkmenlerle ilgilenmektedir.

 

1-            Yaşar Kalafat, Karşılaştırmalı Bayır-Bucak Türkmen Halk İnanışları, Bayır- Bucak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Ankara 1996, s. 14.

2-            M.C. Şehabettin Tekindağ, “Mısır ve Suriye’de Kurulmuş Türk Devletleri”, Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1976, s.866.

3-            Süleyman Hatipoğlu, “Atatürk’de Kuva-i Milliye ve Misak-ı Milli Fikrinin Şekillenmesi”, Misak-ı Milli’nin 80. Yıldönümünde İskenderun ve Çevresi, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 2001.

4-            Hatay’ın Anavatana Katılmasıyla İlgili Bkz. Tayfur Sökmen, Hatay’ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar, TTK Yay. Ankara 1978; Mehmet Tekin, Antakya Tarihinden Yapraklar ve Haiefzade Süreyya Bey, Kültür Ofset Basımevi, Antakya 1993.

5-            Cengiz Orhonlu, “Suriye Türkleri”, TOrfr Dünyası El Kitabı, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1976, s.1135.

6-            Mehmet Tekin, Tarihte Hatay ve Hatay Devleti Antakya Ticaret ve Sanayi Odası, Antakya 1987, s.94.; “Suriye Türkmen Bölgesi ve Basında Bayır-Bucak Türkleri”, Güneyde Kültür, sayı 53, Antakya 1993, s.20.

7-            Hatay’ın Antakya ilçesinden İsmet Bozoğlan (1949, Bayır-Bucak (Suriye)) ile 02.01.2009 tarihinde yapılan mülakat.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.