Üç yıl önce, Yunushan köyü çevresinde peri bacalarına benzer yeryüzü oluşumlarının bulunduğu bir vadiden bahsedildiğinde oldukça heyecanlanmış, içimizdeki keşfet me arzusuyla köye doğru yola çıkmıştık. Yunushan köyü yakınlarındaki tepelerde uzunca bîr süre dolaştıktan sonra karşılaş tığımız mağaraları, yontulmuş taşları, kaya mezarlarını andıran eski yapıları fotoğraflayıp köye girdiğimizde, köy meydanında karşılaştığımız gençlerle yaptığımız sohbet sonrasında, bölge halkının civarda peri bacalarına benzer yapıların bulunduğundan bihaber olduklarını anlamış, biraz da zaman darlığından olsa gerek, düş kırıklığı yaşayarak dönmüştük. Buraya günün birinde tekrar ve daha erken saatlerde geri gelmeliydik. Mustafa Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün bölgedeki çalışmalarından haberdardık. Geçtiğimiz ayda Rektör Şerefettin Canda’nın köyü ziyareti ve köyün genç muhtarı Necip Dirik’in köydeki Bizans dönemi nekropol ve peri bacalarının turizme açılması için yaptığı çağrılar ile ilgili gazete haberlerini okuyunca, yıllar önce kaya mezarları ve Gelinler Dağı ile ilgili duyduklarımız zihnimizde yeniden canlandı. Çöl tozlarının gökyüzünün maviliğini azalttığı güneşli bir Nisan sabahında yola koyulduk. Altınözü’nde ve yol boyunca sohbet ettiğimiz hemen herkes Gelinler Dağı’nı biliyorlardı. Demek ki, üç yılda pek çok şey değişmiş… Bölgeye yaklaştıkça yapı kalıntıları görünmeye başlamıştı. Yol kenarında çalıların örttüğü bir dere kenarında kayaların oyulup düzeltilmesiyle oluşturulmuş yapılar göze çarpıyordu. Kayalar oldukça düzgün kesilmiş, duvarlarda ahşap hatılların konduğu girintiler fark ediliyordu. Altınözü’nü Yunushan’a bağlayan yolun köyü girişine yakın bir yerde sağda bizi “Roma Dönemi Nekropol Alanı ve Gelinler Dağı 2 Km” yazan tabela karşıladı. Toprak yola saptık. Hemen yol girişinden itibaren sol tarafta aynı tip kaya mezarları sıralanmaktaydı. Yıkık dökük, tahrip edilmiş, kaderine terkedilmiş muhteşem yapılar… Hemen hepsi basık kemerli bir girişe ve dikdörtgen şekilli bir kapıya sahip. Girişlerde alçak kabartmalar, figürler, rozetler ve yazıtlar göze çarpıyor. Bir kısım mezarlar, girişlerindeki süslemeler ve sütun kabartmaları ile bir tapınak cephesini andırmaktaydılar. Mezarların içleri de birbirlerini benziyordu. Ortada kare şekilli oyuntu bir alan etrafında üç cepheye oyulmuş nişler içerisinde sekiler ve ölünün gömüldüğü kısımlar bulunmaktaydı. Kaya mezarlarından bir tanesi de, iki katlı görünümü, sahip olduğu kapı süslemeleri ve yazıtlarıyla, diğerlerine nazaran daha bir görkem arzediyordu. Alanın tanımlanması ve tarihlendirilmesi hususunu arkeolog hocalarımıza bırakıp daha ilerilere, Gelinler Dağı’na doğru yürüdük.
Gelinler Dağı denilen yer, birkaç tepeyi içine alan oldukça geni ş bir alanı kapsamaktaydı. Yo lu olmayan tepelere tırmanmak oldukça zorluydu. Belgenin yapısı iti bariyle taşlık bir alan olması yürümeyi güç kılıyor, otlar arasına gizlen miş kaya parçaları ve büyükbaş hayvan dışkıları ayaklarımız için oldukça tehlike arzediyordu. Nihayet ilk kaya grubuna yaklaşmıştık. Kapadokya’dakiler kadar olmasa da peri bacalarına benziyorlardı. Yağmur ve yeraltı sularının etkileriyle kireçtaşı arazide peribacalarını andıran kaya şekilleri ve mağaralar oluşmuştu. Başımızı kaldırıp etrafa baktığımızda, vadinin üç yanını çevreleyen tepeler bu tür kayalarla doluydu. Hani, uzaktan bakınca, başlarında çeyiz taşıyan sıra sıra insanları çağrıştırıyorlardı. Efsane de budur ya! Karşı köyden bir ağa karısına kuma getirmektedir. Yeni gelini ve gelinin çeyiz bohçalarını başlarının üzerinde getiren gelin alayı bu tepeleri aşıp köye doğru yol almaktadır. Eski gelin buna içerler ve beddua eder. Gelin alayı bir anda taşa keser, işte bu yüzden buraya Gelinler Dağı denmiş (Aslına bakarsanız, Anadolu’da buna benzer yeryüzü şekillerine sahip yöreler nedense hep “Gelin” kayaları adıyla anılmakta, sonu birbirine benzeyen türlü efsaneler anlatılmaktadır). Öğleden sonra köy meydanına indik. İyi giyimli genç muhtar bizi karşıladı. 11 yıldır Yunushan köyü muhtarı olan Necip Dirik’ten köy ile ilgili bilgiler aldık. Altınözü’ne bağlı Yunushan 388 haneli, yaklaşık 1400 nüfuslu. Yoksulluk, köylüleri bütün yurda dağıtmış; terk etmişler köylerini Yunushanlılar. Neredeyse 8 bin kişi göç etmiş bu köyden. Yunushan köyü Mishano ismiyle ilk kez 1709 tarihli kayıtlarda geçiyor. Halep Sancağı’na tabi bir yerleşim. 1805 yılında Kuseyr nahiyesine bağlı. Yunushanı diye isimlendiriliyor. Arapça ismi ise Mishano, Mishane. Fransız işgal döneminde Kuseyr direnişinin önemli merkezle-rinden. Muhtar Necip Dirik; Altınözü’nün bu bölgesinde Hanyolu, Yunushan ve Fatîkli isimli köylerin Kürt kökenli olduğunu söylüyor. Gerekçe olarak ta, tapu kayıtlarında ve bazı yerel mevki isimlerinin halen Kürtçe olduğunu anlatıyor. Köyde Kürtçe bilen kimsenin kalmadığını, bir iki kişi dışında kimsenin Kürtçe bilmediğini ifade ederek, “Bizim ana dilimiz Arapça. Ancak, gittikçe Türkçeyi hepimiz öğrendik. Kimimiz evlerinde, kimimiz ilkokulda öğrendik. Yeni doğan çocuklarımız ise Türkçeyi daha okula gitmeden öğreniyor. Eğitim geliştikçe dilimiz de gelişiyor. Köyümüzün Yunus Ağa isimli bir kişi tarafından kurulduğu anlatılır. Zamanla köy büyür. Nüfus artar. Yeni aileler gelip yerleşir bölgeye. Kız alıp, kız vermeler… Eski dönemlerden kalma bir çeşmemiz var. Camimiz kiremit çatılı eski bir binay-dı. Zamanla harab oldu. Biz de yeniledik ama, minare eski. Köyün eski evleri çok güzeldi. Taştan yapılmış ve kemerli. Zamanla yıkılan evlerin yerine betonarme evler yapıldı. Köy, Yunus Ağa isminden Yunus Han, zamanla da Yunushan ismini almış. 1940’lı yıllarda ismi değiştirilerek Yunushan olmuş ve Şenköy nahiyesine bağlanmış” diyor. Yunushan köylüleri tütün ve zeytincilik ile geçimlerini sağlıyor. Bölgenin, hatta Hatay’ın en önemli zeytin türü olan Halhalı zeytininin en önemli yetiştirilme alanı. 12 derslikli bir okula sahip. Cıvıl cıvıl çocukları, güler yüzlü ve misafirperver halkıyla köy, şu anki konumundan çok daha fazlasını hakediyor. Kocaman köy meydanının yeniden inşası ve eski zeytin değirmenlerinin yaşatılması için çalışan muhtarın önünde uzun ve zahmetli bir yol var. inanıyoruz ki genç muhtar, aldığı eğitimin de etkisiyle köyü ve çevresini ciddi bir turizm alanı olarak Hatay turizmine kazandırmakta etkin rol oynayacaktır.