Ah… Be kader… Bunca kederi yükleyecek ne vardı sanki yüreğime. Şimdi bütün renkler ebruli siyah. Hiç kimse fark etmesede Medcezirler yaşıyorum bu aralar. Bazen sığmaz, bazen taşarım, dayanamaz bir fırtına olur, bazen rengarenk yediveren gülleri açar yüreğimde.
Ey yüreğim… Sırdaşım, beni ben yapan can evim… Susma sende konuş… Beni yalnız bırakmadın. Ben çok sevdim, sen heyecanlandın, mutlu oldum, sen zemheride bile çiçekler açtın. Üzülünce acı çektin, kırılınca canın yandı. Ama unutma sakın sende beni. Ben hep yürek sesimi dinleyerek konuştum. Biliyorum isyandasın şu aralar. Bunca yükü kaldıramayacak kadar yorgun. Dile gelsen… Seni anlamayanlara kırgınsın elbet. Bazen cam kırıkları gibi tuz buz olup nasılda parçaladılar, hoyratça kullandılar. Seni görmedikleri için böyle umarsız davrandılar. Yaşadıklarınla bazen kırıldın, her parçan bir yerlere dağıldı, bazen küstün. Ne acılar çektin, hiç kimse farketmese de yorulduğunu ben biliyorum. Bazen içimde bir saat gibi ” Tık… Tık.” Çalıştın. Bazen tekledin. Beni terk etmenden çok korktum.
Eyvah!!! Beni terkediyor can evim… Deyip göz yaşı döktüm. Sen onlara kırılma onlar bizi hiç anlamayacak kadar sağır ve kör oldular. Bak seni bedenimin sol yanına, en güzel, en özel köşesine yerleştiren rabbim, elbet çaresini de verecektir sen sadece sabırlı ol. Seni avuçlarıma alsam öpsem, okşasam. Gitme… Sana ihtiyacım var, beni sakın terk etme. Çok yorulduk biliyorum, güzel günler göreceğiz seninle, güneşin doğudan doğduğunu bildiğim gibi. Sakın beni sende terk etme… Can evim. Benim halâ umudum var.