ATATÜRK VE ÖĞRETMEN
Atatürk, Kayseri’de Fizik öğretmeni Abdullah Efendi’nin dersine girer. Öğretmen, sanki sınıfta Atatürk ve arkadaşları yokmuş gibi, son derece doğal bir şekilde dersine devam eder. Bir ara Atatürk kara tahtanın önünde durunca, öğretmen:
– Paşam biraz çekilir misiniz? Çocuklar tahtayı göremiyor, demez mi…
Atatürk’ün yanındakiler heyecanlanırlar. Şaşkınlıkla ne olacağını merak ederler. Zil çalıncaya kadar Abdullah Efendi dersine devam eder. Zil çalınca herkes bir fırtına beklerken, Atatürk hayran hayran Abdullah Efendi’ye bakarak şöyle der:
– İşte dershaneyi bir mabet, dersi ibadet gibi gören gerçek öğretmen.
***
ÖĞRETMEN VE ATATÜRK
Yazar Çetin Yetkin, “Ben De Bir İnsanım” adlı kitabında, Kemal Arıburnu’nun “Atatürk Muhtelif Cepheleriyle”, adlı kitabının 30 ve 31. sayfasından alıntıladığı bir bilgi şöyle:
“Çankaya yolu üzerinde yeni açılan ilkokulun kapısını Atatürk’ün ansızın açıp bir sınıfa girdiğinde de o sıra öğrencilerine ders anlatmakta olan öğretmenin davranışı onu mutlu edecektir. Çünkü, öğretmen, onun sınıfa girdiğini görünce, yalnızca bir işaretle çocukları ayağa kaldırmış, arkasından da sanki Atatürk orada değilmiş gibi dersine devam etmişti. Dahası, on dakika kadar ayakta öylece dersi izleyen Atatürk sınıftan çıkarken de, yine bir işaretle öğrenciler ayağa kalkmış, sonra da öğretmen onu merdivene filan geçirmeden dersini kaldığı yerden sürdürmüştü. Öğretmenin bu davranışı karşısında Atatürk’ün yanındakilere söyleyecekleri şöyle olacaktı:
“-…Bu öğretmen eğer dersini bırakıp bana tazimatını arz etmek için yanıma gelseydi ve çıkarken beni merdivenlere kadar geçirse idi, öğrencileri nazarında küçülür, belki prestijini kaybederdi…” ”
***
ATATÜRK VE BAKAN
Yazar Çetin Yetkin, “Ben De Bir İnsanım” adlı kitabında, Salih Babacan-Mehmet Turgut’un “Atatürk’ten Anılar-Özlemler” adlı kitabının 193. sayfasından alıntıladığı bir bilgi şöyle:
“Atatürk, iki kimsesiz ve yoksul çocuğun parasız yatılı olarak bir okula yazdırılmaları ve okutulmalarını isteyen bir mektubunu Millî Eğitim Bakanı Abidin Özmen’e gönderdiğinde bakanın cevabında, bu çocuklar Gazi’nin koruması altında oldukları için yoksul ve kimsesiz kabul edilmeleri imkânsız bulunduğundan Haydar Paşa Lisesi’ne “paralı yatılı” kayıtlarının yaptırıldığı, çocukların üçer yıllık okul ücretlerine ilişkin makbuzların da ilişikte sunulduğu belirtilecektir.
Gazi, bu durumu Başbakan İsmet Paşa’ya anlattığında o da, bakan adına özür dilemek istediğinde, İsmet Paşa ondan şu sözleri işitecek:
“-Yok, özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medenî cesarete sahip olabilse ve gösterebilse…” ”
***
Bir meslek böyle davranışlarla itibarlı olur. Aksi hâlde yerlerde sürünür…