Amanosların eteğinde, bir gizli cennet Delibekirli « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

23 Aralık 2024 - 17:09

Amanosların eteğinde, bir gizli cennet Delibekirli

Amanosların eteğinde, bir gizli cennet Delibekirli
Son Güncelleme :

28 Ağustos 2019 - 9:03

Kırk yıl önce. 70’li yılların başlangıcı.  Amik Ovası kıyısında, ova ile Amanoslar arasında uzanan Kırıkhan’da Bostan Kar isimli kahvecilik yapan bir  Delibekirlili ile tanıştım. Bostan Kar, eşi Rahime teyze, büyük oğul Duran, Doğan ve Erdal ile dost olduk. Kızları Türkan, Şükran. Bugün Bostan amca ile Duran abi hakkın rahmetine kavuştular. Beni ve eşimi, çocuklarımı lezzetli Hatay yemekleriyle besleyen, bir anne, kardeş, akraba sıcaklığı ile bağırlarına basan Rahime teyzeme ve çocuklarına uzun ömür diliyorum.

Yani 1970 yılından günümüze kadar hemen her fırsatta Delibekirli köyüne gittim. Yaz aylarında geceleri kaldım. Bir tür yayla. Dergi için belirlediğimiz konulardan biri de bu köy. Köyü o köylü olan birinin yazması için Cemil Gök’e görevi verdim. Onun yazısını da okuyacaksınız.

Günümüz Delibekirli köyü ise Hatay’da Harbiye’ye rakip olabilecek özelliklere sahip. Kırıkhan’dan batıya doğru giden asfalt yolu takip edip 6 km uzaktaki vadinin girişinde kurulmuş. Muhteşem bir manzarası var. Dere ve Tepe diye adlandırılan iki mahallesi olan köy, Kırıkhan’ın sebze, meyve ve en önemlisi nar ekşisi ihtiyacını karşılayacak kadar geniş ve büyük meyve bahçeleriyle dolu. Vadinin Amanosların içine doğru giden uzantısında sarp kayalıklardan oluşan ve dağ sporları için elverişli Kesik Kaya ile Yılanlı köyü, biraz daha yukarılarda Üngüzlü su kaynağının bulunduğu ulu çınarlarla kaplı alan tam bir doğa harikası. 10-15 çıkan içme suyu borularla Kırıkhan’a geliyor. Dere kenarında, dağ yamacına, kayalara metre çaplarında dalları ile gökyüzünü adeta kaplayan çınar ağaçlarının tabanından gömülü evler yerini beton binalara bırakırken, yolun yapılması ile yazlık ve kışlık kalınan sessiz ve sakin bir köy haline gelmiş.

Delibekirli köyünün Dere mahallesinde, bir ucu Elmadağ’ın yakınındaki Fenk köyüne kadar uzanan vadide de “Mahmud’un gözü” diye isimlendirilen muhteşem bir su kaynağı ve onun beslediği bir çay var. Köyün hemen bitişiğinde 200 m yüksekliğinde, bir bıçakla kesilmiş gibi duran sarp Şahinkaya, özellikle dağcılar için müthiş bir mekan. Delibekirli deresinin köyü ikiye ayıran vadisinde sağlı sollu yerleşimler, son 5-10 yıl içerisinde yapılan lokantalar henüz tanınmıyor ama, sessizliğin ve serinliğin arandığı sıcak yaz mevsiminde insanların sığınabileceği mükemmel yerler. Derebahçe, Şahinkaya ve Saray lokantası yaz aylarında gece gündüz müşteri dolu. Gürül gürül akan suyun, vadi boyunca insana huzur veren yeşillikler arasından geçen serin dağyelinin, bazen ani bastıran yaz yağmurlarının ıslattığı ağaçlar arasında oturanlara heyecanlı anlar yaşattığını belirtmek isterim.

Üngüzlü’den çıkan, Yılanlı köyünden geçen, Delibekirli köyünü ikiye bölen, Çamseki, Karataş köylerini kat edip Kırıkhan’ın orta yerinden Amik Ovası’na, oradan da, artık su kanalı olarak kullanılan Karasu Deresi’ne kavuşan Delibekirli çayı, zaman zaman selleri ile de korku veriyor.

Çayın her iki tarafında gökyüzünü kapatan ağaçlar, ağaçlar arasında bir iki evlek bostanları. Elma, kayısı, erik, domates, biber. Hele Kara Memed narı, inciri, ille de suyu. Hatay’ı bilenlerin mutlaka aradıkları ürünler arasına girer. Dağların eteklerinde, bahçelerin kenarlarında yetiştirilen, tadına doyulmayan Halhalı zeytin çeşidi ile Delibekirli yaşanılacak köylerimizden…

Çıktığı mevsim kapışılan kayısısı, mayhoşa çalan elmas taneli Kara Memet narı, evlerin bahçelerinde kurulan kazanlarda hazırlanan harika nar ekşisi, sıcak, dost canlısı, misafirperver insanları. Hani diyorum ki, sesim iyi olsa da çıkıp Şahinkaya’nın tepesine bir türkü tuttursam: “Nasıl methedeyim sevdiğim seni…”

Tepe mahallesinde kadın halk şairlerimizden Aşık Meryem’in kaybolmaya yüz tutmuş mezarı, biraz yukarıda, yeni yaptırılan Gül Muhammed’in şiirinin yazılı olduğu pano ile anılan Aşık Kul Mehmet’in 1938 tarihinde Türk Askerinin Hatay’a girişini anlattığı destanı…

Kırıkhan’a yolunuz düşerse, zamanınızın bir bölümünü Delibekirli’ye ayırın. Delibekirli çayının kenarında ya da Şahinkaya’nın dibindeki bir lokantada yemeğinizi yedikten sonra, nar ekşinizi alın, bulursanız kayısı, erik, ya da sebzelerden tadın. Mutlaka beğeneceksiniz.

Dünden bu güne Delibekirli-Cemil Gök- Araştırmacı

Delibekirli köyü, Kırıkhan’ın kuzeybatısında 7 km mesafede Amanos Dağları’na yaslanmaktadır. Konuksever insanları, Âşık Meryem, Kul Muhammet ve Âşık Hösün gibi ünlü halk ozanlarını yetiştiren, rengârenk nar, kayısı, incir ve erik bahçeleri arasında kaybolmuş büyük bir köy, çevresinde yemyeşil zeytinlikleri, Gözün Suyu, Çataloluk, Mahmudun gözü, Üngüzlü gibi soğuk su kaynakları ve yaylaları, Delibekirli çayı ve serin vadisi, lokanta ve dinlenme yerleri, koruluk ve ormanları, kültürel zenginliği ve Şahin Kaya, Çürük Kaya, Kalecik gibi doğal güzellikleri ile bilinen meşhur bir yöredir.

Delibekirli’nin tarihi, bugünkü Delibekirli Köyünden ibaret değildir. Delibekirli bölgesi Delibekirli çayı vadisinde kurulan Delibekirli, Karataş ve Yılanlı köylerini kapsamaktadır. Delibekirli Köyü, Fransız işgal dönemine kadar bugünkü Delibekirli, Karataş ve Yılanlı köylerini içine almaktaydı. Delibekirli çayı vadisine yerleşen aileler üç yerleşim birimine dağılmış, yaylak ve kışlak tarzında çoğu kez iki veya üç yerleşim bölgesinde bağ, bahçe, yurt yeri (ev), arazi ve zeytinlik edinmişler.

Osmanlı Dönemi Delibekirli Tarihi

Bugüne kadar köyün tarihi konusunda bir araştırma yapılmamış, buna ilişkin söylenceler de mazide hoş bir seda olarak kalmıştır. Kaynaklarda Delibekirli Köyü tarihine ilişkin bir belgeye henüz ulaşılamadığı için Anadolu geneli ile mahallen Gündüzlü, Payas, Amik, Abacılı ve Belen ekseninde meydana gelen yönetim ve yerleşim gelişmeleri, köyün kimlik bilgileri, kaynak kişiler ve coğrafi yapısından derlenen verilere dayanılarak köyün tarihlemesi yapılacaktır.

Bölgemiz, öteden beri Mısır Memluk Türk Devleti’nin yönetiminde iken, 24 Ağustos 1516 tarihinde yapılan Mercidabık Meydan Muharebesi’nden sonra, Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılmıştır. Bu tarih, bölgenin yönetim ve yerleşimi bakımından önemli bir dönemeç teşkil etmektedir.

1530 tarih ve 998 numaralı Osmanlı Vilayet Muhasebe Defterine göre, “Delibekirli yöresi”, üzer İli livasına bağlı İskenderun nahiyesi ile Ayıntab (Antep) livasına bağlı Dirbesak (Gündüzlü) nahiyesi sınırlarının kesiştiği yerde bulunmaktadır. “Gündüzlü”, bölgede yaşayan bir Avşar aşiretinin adıdır. Dirbesak, 1530’da nahiye merkezi ve askeri garnizondur. Burası, Roma generali Trepezak tarafından kurulmuş bir kale iken, adı zamanla Dirbesak, Darbısak ve Pazaryeri olarak anılmış, bu gün Alaybeyli Köyü’nde ziyaret veya Beyazidi Bestami olarak bilinmektedir. Gündüzlü nahiyesindeki yerleşim birimleri arasında “Delibekirii” adıyla henüz bir bilgiye ulaşılamamış, ancak ata yadigârı söylencelere göre köyün en az 400 yıllık bir tarihe sahip olduğu belirtilmektedir.

Üngüzlü yaylasında başlayan kuruluş öyküsü

 

Delibekirli’nin “Üngüzlü” diye bilinen güzel bir yaylası var. Burada kadim bir Ulu Çınar’ın (Anıt Ağaç) altında buz gibi akan bir su kaynağı bulunmaktadır. Buranın,“Gündüzlü” adına izafeten zaman içinde adının “Üngüzlü”ye dönüştüğü söylenmektedir. 400 yıl önce Delibekirii bölgesinde ilk yerleşim birimin Üngüzlü’de kurulduğu sanılmaktadır. Üngüzlü kaynağından beslenen Delibekirli Çayı’nın suladığı vadi boyunca hayvancılık ve ziraat yapılan Yılanlı, Delibekirli ve Karataş bölgelerinde mezra ve mahallelerin, daha sonra da köylerin kurulduğu düşünülmektedir. Şöyle ki, Amanos Dağları ndan deniz seviyesine doğru inildikçe nem ve sıcaklık artmaktadır. Bugün Delibekirlilerin adına “Dafiiz” (deniz) dediği “Amik Ovası”, 1958 yılına kadar “Amik Gölü”ydü. Deniz seviyesindeki Amik Gölü çevresinde geniş sazlık ve bataklık alanlar nedeniyle sıtma, kolera gibi salgın hastalık tehlikesi vardı. Nem, sıcaklık, temiz su kaynakları, salgın hastalık gibi çevre ve coğrafi koşullar nedeniyle, serin yerlerde yaşanabilir (yayla) alanlara ihtiyaç duyulmuştur.

1573 yılına ilişkin kayıtlarda evvelce Ayıntap livasına bağlı Darbısak (Kaza-i Gündüzlü) nahiyesinin Özer İli livasına bağlandığı anlaşılmaktadır. 1577 yılında Özer İli liva merkezi Özerli’den Payas’a taşınmıştır. Bu değişikliğe bağlı olarak Delibekirli bölgesi Payas’taki Özer ili liva merkezine bağlandı. Bugünlerin anısına, “Payas Beyleri” ve “Payaslı Mustuk Beğ’in değneğini atlama” gibi hatıra sözler yaşamakta, bir nar çeşidi olarak “Payas narı” halen Delibekirli’de üretilmektedir.

Türkmenlerin zorunlu iskân nedenleri

1691-1699 yıllarında Türkmen aşiretleri zorunlu İskana tabi tutulmuştur. Şöyle ki, konargöçer Türkmen aşiretleri yaylak-kışlak mahalleri arasında gidiş geliş esnasında ekili toprakları hayvanlarına çiğnetmekte ve mahsulleri yedirmekte, köyler ve kasabaları tahrip etmektey-diler. Devlet bu durumu sona erdirmek için; 11 Ocak 1691’den itibaren çeşitli ferman, hüccet ve emirler yayınlar. Bu kararların özeti şudur: 1. Harap ve boş yerlerin yeniden imar ve ziraata açılması ve kaybedilmiş zirai gelirin kazanılması. 2. Oymakları konar-göçer hayattan (Türkmanlık’tan) çıkarıp yerleşik hayata intibak ettirmek. 3. İç emniyet bakımından güneyde, özellikle kuzey Suriye’ye doğru baskı yapan Aneze ve Şammar gibi Arap kabilelerin istilalarına karşı adeta bir muhafaza kuvveti sıfatıyla inzibat işlerinde kullanmak.

Halep Türkmenleri arasında en büyük kuruluş Boz-Ulus Türkmenleri’ne bağlı “Bey-Dili aşireti” idi. 17. yüzyılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Boz-Ulus Türkmenleri, bu çağdan itibaren Orta Anadolu, Batı Anadolu ve Trakya Bölgesine, Halep Vilayetinde yaşayan Boz-Ulus Türkmenleri de Urfa, Adıyaman, Antep, Maraş, Çukurova ve Gâvur Dağlarına iskân edilmiştir. Gâvur Dağları’nda daha çok “Ulaşlı” olarak bilinen toplulukla birlikte, Boz-Ulus Türkmenlerine bağlı Bey-Dili ve El-Beyli gibi Dulkadirli oymakları da iskân edilmiştir. Bugün El-Beyli Türkmenleri ile İlbeyi ailesinin geçmişini açıklamak mümkün olmaktadır.

Gündüzlü Avşarlar’ından Boz-Ulus Türkmenlerine Delibekirli’nin kuruluşu

Delibekirli bölgesine ilk yerleşim Gündüzlü Avşarları ile Üngüzlü yaylasında olmuş, daha sonra Gündüzlü Avşarları dağılınca Dulkadirli, Halep ve Boz-Ulus Türkmenlerine mensup oymak ve aileler Karataş’a kışlak, Delibekirli ve Yılanlı’yı da yaylak olarak yerleşmişler.

Hatıralara göre, “Deli Bekir” veya “Deli Bekirli” adıyla bilinen delişmen bir bey tarafından Delibekirli Köyü’nün kurulduğu söylenmektedir. Hatta “Deli Bekir” veya “Deli Bekirli”nin bir çete olduğu ve Diyarbakır bölgesinden geldiği de rivayet edilmektedir. Bu hatıra ve rivayetler, Boz-Ulus Türkmenlerinin bölgeye yerleşme tezini doğrulamaktadır. Köyün kurucu ailesi Dedeocalar ve Hacıağalar’ın “Deli Bekir” veya “Deli Bekirli” adındaki şahsın soyundan geldiklerini iddia etmektedirler. Bugüne kadar bu hatıra ve rivayetleri çürütecek bir gelişme söz konusu olmamıştır.

Mahallen “Deli Bekir” ya da “Deli Bekirli” adına izafe edilen hikâye ve rivayetler, 18. Yüzyılda bölgeye yerleşmeye başlayan Boz-Ulus Türkmenleri ile örtüşmektedir.

Boz-Ulus Türkmenlerinin Bekirli Cemaati

Bekirli Cemaati Boz-Ulus aşiretine bağlı Türkmen-Yörük taifesindendir. Osmanlı arşiv belgelerinde adı “Bekirler, Bekirli ve Bekirlü” olarak geçen Bekirli oymağı; Bozuluş Kazası (Konya Sancağı), Karaman, Kütahya, Zülkadriye Kazası (Maraş Sancağı), Adana, Gülnar Kazası (İçel Sancağı), İçel, Şumnu Kazası (Niğbolu Sancağı), Marmara Kazası (Biga Sancağı), Yüreğir Kazası (Adana Sancağı) ve Boyabat Kazası (Kastamonu Sancağı) yerleşmiştir.

Delibekirli Köyü’ne adını veren ve Boz-Uius Türkmenlerine mensup olduğu düşünülen “Deli Bekir” ya da “Deli Bekirli” adındaki şahsın isim benzerliği bakımından Bekirli Cemaatine tabi olması ihtimal dâhilindedir.

DEVAMI YARIN

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.