İnsanların çok kutuplaştığı bir zamanda yaşıyoruz. Adeta herkesin bir grubun, bir görüşün, bir tarafın trolü haline geldiği, ya hep ya hiçin yaşandığı, ya siyah ya beyaz tercihinin yapılmak mecburiyetinde olunduğu, her şeyin ya toptan iyi veya toptan kötü gösterilmek zorunda kılındığı bir ortamdayız.
Bu hal çok sağlıklı, akıllı, mantıklı ve objektif bir durum değildir. Bu vaziyet uzun süreli devam edemez. Ama insanlar, toplum sele kapılmış gibi sürükleniyor. Bir hengâme içerisindeyiz. Bu anlayışa dur demek; iyileri, güzellikleri, doğruları görmek veya yanlışları, hataları, eksikleri ayırt etmek gerekir. Yani bardağın boş kısmını gördüğümüz kadar dolu kısmını da görmeliyiz. Olaya hep negatif yönden bakmamalıyız. Pozitif yönleri de ihmal etmemeliyiz. Pozitif yönleri gördüğümüz kadar negatif yönleri de görebilmeliyiz. Ağaca bakmaktan ormanı görememek gibi bir durum söz konusu. Karşı tarafın hatalarını, kusurlarını görüyoruz hatta doğrularını bile eğriymiş gibi eleştiriyoruz ama kendi yanlışlarımızı, kusurlarımızı, hatalarımızı görmüyoruz. Aynaya hiç bakmıyoruz. Hep çuvaldızı karşıya batırıyoruz ancak küçücük bir iğneyi dahi kendimize batırmıyoruz. Karşının en ufak bir kabahatini dahi görüyoruz da kendi tarafımızın kocaman kabahatini hiç görmüyoruz. Kendi kabahatimizi söylediklerinde kabullenmiyoruz ve karşı tarafın da kabahati var diyoruz. Karşı tarafın kusuruyla bizimkini denkleştirmeye gayret ediyoruz. Sanki karşı tarafın kusuru olunca bizimki meşru imiş gibi algılıyoruz. Karşı tarafın yaptığı yanlışı eleştiriyoruz ama biz de aynı yanlışı yapıyoruz. Madem o yanlışı eleştiriyorsun o zaman sen niye yapıyorsun? Senin farkın ne ondan?
Çok çeşitli gruplar içerisinde kendimize yer edinebilmek, yar bulabilmek bu aşırı kutuplaşmayı önleyecek bir anlayıştır. Bu yer ve yar edinebilmek elbette ki kişiliğimiz ile kimliğimiz ile olmalıdır. Omurgalı bir duruşla yapabilmeliyiz. Böyle ilişkilerde ortak değerlerimiz, birleştiğimiz konular çoğalır ve birlik beraberlik yönümüz güçlenir. Aksi halde ayrılıklarımız gündemden düşmez. Sürekli farklılıklarımız üzerinde yoğunlaşırız ki bu durumda birbirimizi tanıyamayız, kutuplaşırız. Birbirimizle konuşmalıyız. Yoksa herkes bir diğerinin aleyhinde konuşur, bir türlü birbirimizle konuşamaz duruma geliriz. İnsanlara bakış açımızı genişletmeliyiz. Dar açıdan baktığımızda çok şeyi göremeyiz. Bakış açımızı 180 derece açmalı, hatta bir de arkaya dönüp bakarak 360 dereceyi görebilmeliyiz. Olayların tamamını görebileceğimiz bir noktadan veya değişik açılardan da bakmaya çalışmalıyız. Objektif olabilmek, rasyonel davranabilmek bütünü görmemize yardımcı olacaktır. Dar bakış açısı bütünün bir parçasını gösterir fakat bütünü göremeyiz. Bütünü anlayamayız, algılayamayız. Bütünü anlamadan küçük parçayı da doğru analiz edemeyiz. Küçük parçamızı diğer parçalarla kıyas yapamazsak bulunduğumuz yeri sağlıklı değerlendiremeyiz.
Önyargı, hırs, kin, düşmanlık, intikam duyguları insanlara hükmetmeye başlayınca toplumsal bütünlük zedelenmeye başlıyor.