Biliyorum anam;
Yalnızlığın; içini kor gibi yaktığını…
Bir türlü yerinde durmayan,
Birbirleriyle sürekli boğuşan, dalaşan,
Tependen inmeyen çocuklarını,
Gürültülerini, yaramazlıklarını,
Ve bağrışmalarını arıyorsun.
Biliyorum anam;
Hasretin; ciğerini dağladığını…
Sevgi dolu bakışıyla ananı,
Şefkatle sarılmasıyla babanı,
Her gün görüştüğün bacını,
Kapını aşındıran akrabalarını,
Ülüşleştiğin kapı-komşularını,
Yardımına koştuğun dostlarını,
Ve sokağın gürültüsünü arıyorsun.
Biliyorum anam;
Takatsizliğin; seni çok üzdüğünü…
Sabahtan akşama çapaladığın tarlaları,
Kekik, ışkın, ot topladığın tepe ve dağları,
İlmek ilmek işlediğin bahçe ve bağları,
Sırtladığın üzüm dolu kasaları,
Tıka basa sebze doldurduğun çuvalları,
Taşıdığın odun, şelek ve çalıları,
Yine; gezmek, görmek, çalışmak,
Dünyanın yükünü kaldırmak istiyorsun.
Biliyorum anam;
Bir kenarda oturmanın; canını sıktığını…
Akan damların altında yaşamayı,
Eline bakanların karnını doyurmayı,
Bin bir zahmetle çocuk beslemeyi,
Onlara; edep, sevgi ve saygı aşılamayı,
Memlekete faydalı “insan” yetiştirmeyi,
Eskisinden daha çok istiyorsun.
Yalnızlığı kafana takma canım anam,
İnan! Huriler, yoldaşın olacak…
Hasrete aldırma canım anam,
İnan! Etrafın, güzellerle dolacak…
Takatsizliğe takılma canım anam,
İnan! Kevser, güç kaynağın olacak…
Kenarda durmaya üzülme canım anam,
İnşallah! Cennet ebedi yurdun olacak…