Cüneyt Arkının filmlerini izleyip,azıcık uzayan saçlarımızın önünü arkaya doğru çeş me suyuyla yatırıp Kara Murat olduk diye sevindiğimiz günlerdi.Şimdiki gibi tabletcep telefonu yoktu tabi.Fatih Mahallesindeki Halil Çavuşun tarlasında plastik topla maçlar yapar,takımlar kurardık. Barbaros’taki park çocukluğu muzda Kırıkhan’ın tek çocuk parkı idi.
İlginç olan akşam 17:00’de açılır 19:00’da kapatılırdı.Uzun,sıcak yaz günlerinde ya paramız varsa Cevizyokuşundaki havuza gider serinler yoksa Kırıkhan çayında kendi yaptığımız havuzcuklarda yüzerdik.Yada Barbarostaki bu parka gelir eğlenirdik.Parkın çiçek kısmında envai çeşit çiçekler,ağaçlar gönüllere hitabederdi.Her iki adımda bir çimlere basmayın çiçekleri koparmayın yazardı.Bazan kız arkadaşımızla buluşma yerimiz olurdu çocuk aklımızla burası.Zuladan kopardığımız çiçeklerden ona hediye eder,hediye masrafından kurtulurduk. En çok salıncak tercih edilirdi, ama hiç sıra gelmezdi.İlk kapan iki çocuk kapanışa kadar salıncaktan inmezdi.Tahterevallide öyley di.Kay kay adildi her isteyen sıra sıra kayardı.Komandolar gibi çemberli tünellerden geçerdik.Doyamazdık oyuna kapanırdı park hemencecik. Şimdi o zamanın yetkililerine hesap soruyorum: Neden koca Kırıkhan da tek park vardı ve neden günlük iki saat açıktı ve neden sadece iki salıncak ve iki tahteravalli vardı?Ve neden çimlere basmayın, çiçekleri koparmayın şeklinde onlarca levha vardı?