Hani;Sabahın ilk ışıklarıyla uyanırsınız. Dünden kalan tüm sıkıntılarınızı, uykunun da yardımıyla üzerinizden atarsınız. Yarının neler getireceğini hiç kafanıza takmadan, bu gününüzden en iyi şekilde faydalanmak istersiniz. Eşiniz, çocuklar ve aile reisinin elbirliğiyle hazırladığınız mükellef sofraya oturursunuz. Apartmanın girişinden, bulunduğunuz katın koridorlarından, ayak tıkırtılarını duymaya başlarsınız. Adrese teslim posta gibi, kapınıza dayandığını ayak seslerinin kesilmesinden hissedersiniz. Zile basma şeklinden, sesin kulağınıza acı acı gelişini fark edersiniz. Keyifli aile sohbetinin üzerine “kızgın yağ döken” komşunuz çıkagelir ya… Hani; Mutlu bir günün tatlı telaşıyla kaldırımları arşınlarsınız. İhtiyaçları karşılamak için çarşı- pazar gezersiniz. Beğendiğiniz bir kıyafeti bulmanın, “sevdiklerinizi sevindirmek için” bir hediye almanın keyfiyle evin yolunu tutarsınız. Karşı kaldırımdan gitse de, gözünüzün bir an iliştiği, “Görmez olaydım” dediğiniz birisine rastlayıverirsiziniz ya… Hani ; Camianızın önemli bir toplantısına katılırsınız. Meslektaşlarınızla, bir-iki kelam etmek için etrafı süzersiniz. Hasret gidermenin, fikir alışverişi yapmanın tadını almaya başlarsınız. “Keşke gelmeseydim “ diye iç geçirdiğiniz bir şahısla göz göze gelirsiniz ya… Hani ; Haftanın ve günlerin yorgunluğunu üzerinizden atmak istersiniz. Bunun için köşe-bucak bir yerler ararsınız. Lakırtının ve şamatanın bolca olduğu bir tesise girersiniz. Kapıdan girişte; tam da karşınızda duran, “selam verme zevkinize” limon sıkan, “oraya hiç de ait olmayan” bir vatandaşa rastlarsınız ya… İşte tüm bunlar…Sabah yeşermeye başlayan keyfinizi, elinizden alıp götürürler… Çarşı-pazarda yakaladığınız güzellikleri, bertaraf ederler… Hoş sohbetle elde ettiğiniz güzel anı, zehir
ederler…
İnsanlara hoş yaklaşacağınız her şeye, engel
olurlar…
Öyle ki, halk arasında sıkça kullanılan şu sözleri mırıldanmanıza sebep olurlar: “Bunu gördüm ya, artık işim uğur gitmez.”
Aslında böylesi batıl şeylere pek inanmam. Bir çok uzmanın da bu yönde tavsiyeleri vardır. Her ne kadar bunlar batıl gibi değerlendirilse de; işin uzmanlarından okuduklarımıza bakılırsa,“pek de masum sayılmazlar”.
İnsanları başarı ve mutluluğa ulaştırmanın derdinde olanlar, gerçek hayatta böylesi kişilerin varlığından hep bahsederler. Hatta, başarının önündeki engellerin başında; “karşıdakinin enerjisini tüketen, sıfırlayan” bu tür kişilerden uzak durmayı ön sıralarda sayarlar.
Siz siz olun, bu uyarılarıma “içinizden gelen sese göre kulak verin”. Eminim sizler de hayatında böyle kişiliklere sıkça rastlıyorsunuz. Ne olur, “bin bir zahmetle ulaştığınız güzellikleri onlara heba etmeyin”. Tabi ki tercih yine sizin…