GEÇMİŞTEKİ OKUL HEYECANIMIZ « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

21 Aralık 2024 - 20:25

GEÇMİŞTEKİ OKUL HEYECANIMIZ

GEÇMİŞTEKİ OKUL  HEYECANIMIZ
Son Güncelleme :

25 Ocak 2021 - 9:29

Okulların açılması biz çocuklar için heyecan, coşkuysa, anne ve babaların korkulu rüyasıydı. Çünkü o dönemler yokluk dönemleriydi. Sokağımız, ekmeklerini alın teriyle kazanan komşularla doluydu. Her evde yedi, sekiz ve hatta dokuz çocuğu olan komşularımız vardı. Ekmek aslanın ağzındayken babalar haklı olarak okulların açılmasına üzülürdü. Çünkü her evde üç, dört çocuk okula giderdi. Geçim derdine düşerken, onların okul masraflarını karşılamak haliyle zordu. Babam cebinden çıkardığı Bafra sigara paketinden bir dal sigara alarak, benzinli çakmağıyla yakmış, derin bir nefesle içine çekmişti. Üst üste çekişleri bahçeyi duman ve tütün kokusuyla doldurmuş ve kara kara düşünmeye başlamıştı, haklı olarak. O dönemler yokluk dönemleriydi, tüm aileler okula giden çocuklarının kitaplarını, tanıdık ailelerin çocuklarına vererek yardımcı olurlardı. O yüzden annem bize ” Kitaplarınızı güzel kullanın yırtmayın, bu kitaplarınızı başka çocuklarda kullanacak.” Diye ikaz ederdi. Başkasından aldığımız kitapları onarma işi ablama düşerdi. Yırtılan yere unu sulandırıp, cıvık hamur kıvamına getirerek yapıştırmak; içindeki yazılanları silmek ve kaplamak. Onları çantaya itinayla yerleştirmek ise benim için büyük bir zevk olurdu. O gün okul açılmış ablamla heyecan içinde toprak yoldan Barbaros mahallesinde bulunan Devrim ilkokuluna doğru yürümeye başlamıştık. Okula yaklaştığımızda müdürümüz Aziz Karacalı’ nın megafondan gür sesle çıkan ” Dağ başını duman almış” marşı eşliğinde okul bahçesine geçmiştik. Arkadaşlarını gören ablam beni bırakıp gitmişti. Öğrenci çocuklarının okul heyecanı, koşuşturmaları ve hengameleri arasında kendi arkadaşlarımı görmüş yanlarına gitmiştim. Arkadaşlarım Sevinç Reşa, Elveda Okyay, Şekernaz Sarıcan, Gülfinaz Gövler, Hanife Acun, Hayrunisa Adaş vs. birbirimize günaydın deyip özlemle konuşurken zil çalmıştı. Hep beraber diğer öğrencilerle sıra olup Andımızı okuyup, öğretmenimiz Halil Kara’nın eşliğinde sınıflarımıza geçmiştik. O gün üçüncü derste sınıfımızın kapısına vurulmuş öğretmenimizin “Girin” demesiyle kapı sonuna kadar açılmıştı. Orta yaştaki erkek hademe, elinde siyah ve büyük olan, içi sandaviçlerle dolu tepsiyle, içeriye geçerken; ardından diğer okul görevlisi Havva teyze bir elinde süt kovası, diğer elinde iç içe konmuş aliminyum bardaklarla, sınıfımıza girmişti. Biz öğrenciler neler oluyor der gibi şaşkın gözlerle bakmıştık. Her öğrenciye bir bardak süt, bir tane içi boş sandaviç dağıtan hademeler, diğer öğrencilere dağıtmak üzere sınıftan çıkmışlardı. Sütün tadı değişik gelmişti bizlere. Öğretmenimize tadının süte benzemediğini söylemiştik oda bize “Bu süt tozu çocuklar.” Şaşırmıştık sütün toz olmasına. Sandaviçleri ise biz çocuklar çok beğenmiştik. Öğretmenimiz sütün faydalarını anlatmıştı o gün. Bu durum biz çocukların hoşna gittiği kadar, ailelerimizinde hoşuna gitmişti. Kapı önünde oturan komşularımız okulda çocuklarına süt ve sandaviç dağıtmalarına çok sevinmiş dualar etmişlerdi. Ertesi günü arkadaşım Elveda ve Şekernaz’la, tennefüste Havva teyzenin kapısını açık bıraktığı sınıfımız büyüklüğündeki, hademelerin odasına, merakla geçtiğimizde masa üzerindeki milangaz, büyük tencere ve ağzı kapalı teneke kutularında süt tozu kutularını görmüştük. Havva teyze, bizi görmüş yanımıza gelerek soğuk, ölçülü suya, ölçüyle süt tozu atıp karıştırarak kaynattığını söyledikten sonra bu tozun süt olmasını şaşırarak anlatıyordu. Sonra ” Elin cavırı nasılda sütü toz yapık, valla gızlar şaşırdım, bizlere de yardım ediyolar; fagir fugarada sebepleniyo bari. Hadi artıg çıgın burdan müdür gızar.” Demişti. Sandaviçlerin ise okulun yakınındaki mahalle fırınında bu süt tozu karışımlarıyla yapıldığını, fırıncı Hatun teyzeden duymuştu annem o yıllar. O dönemler memleket yoksul insanlarla kaynıyordu. Elbette sevineceklerdi bu duruma çünkü çocukları her gün süt içip, sandaviç yiyerek büyüyecek vitamin alacak, karınları doyacaktı. Bu günün küçüğü, yarının büyüğüydü nede olsa… Bütün bu iyiliklerin, her ne kadar Amerikan tuzağı, oyunu olduğu, gerçeklerini bilmeden önce… Hey gidi Amerika sen neymişsin! Süt tozu içerek büyüyen nesilin, çocuklarıyız biz!!!

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.