HATAY DEVLETİ’NİN KURULMASI « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

21 Aralık 2024 - 19:45

HATAY DEVLETİ’NİN KURULMASI

HATAY DEVLETİ’NİN KURULMASI
Son Güncelleme :

15 Kasım 2024 - 11:19

Hatay davasına önderlik eden, kurulan Hatay Devleti’nin Cumhurbaşkanlığını yapan Tayfur Sökmen tarafından yazılan ve ilk baskısı 1978 yılında, ikinci baskısı ise 1992 yılında, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları’ndan çıkan ve ayrıca Cumhuriyet gazetesinin bir armağanı olarak Haziran 1999’da tekrar yayımlanan “Hatay’ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar” adlı hatıra kitapta Hatay Devletinin Kurulmasını Tayfur Sökmen şöyle anlatıyor:
***
“HATAY DEVLETİNİN KURULMASI
Müşahit heyetin Hatay’da yapılan plebisitten olumlu bir kanı ile dönüşü neticesinde Cemiyet-i Akvam’da (Milletler Cemiyeti) Hatay’da Millet Meclisi seçiminin yapılmasına karar verilmiştir.
Milletvekili seçiminde Fransızların müdahale edecekleri düşüncesiyle hükümetimiz dürüst bir seçim yapılabilmesi için, bir Türk tugayının müşahit olarak Hatay’da bulunması hususunda Fransızlarla temasa geçmek üzere Genelkurmay İkinci Başkanı General Asım Gündüz Başkanlığı’ndaki müşahit heyette, daha sonra da Genelkurmay Başkan Vekili olan Albay Fevzi Mengüç, Binbaşı Nuri, Büyükelçi Cevat Açıkalın bulunmuşlardır.
Uzun görüşme ve tartışmalardan sonra bir tugayın Hatay’a girmesi kararlaştırılmıştır. Daha sonra Kara Kuvvetleri Kumandanı olan Kurmay Albay Şükrü Kanatlı’nın kumandasındaki tugay, 5 Temmuz 1938’de Hatay’a girmişti. Senelerdir hasret kaldığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Hatay’a girmesi, bütün Hataylıları, görülmemiş heyecan ve sevince garkettiği gibi, senelerdir bozuk olan moralleri düzelmiştir.
Bu arada Reyhaniyeli hemşerilerimin arzuları üzerine Albay Şükrü Kanatlı kumandasında bir süvari birliği Reyhaniye’ye gelmekte iken Amik atlıları tarafından Ayrancı köyünde karşılanıp hep birlikte Reyhaniye’ye gidildi. Çatalhöyük köyünde köprüden geçerken Mürseloğlu Kemal Bey, süvari birliğinin önünü kesip, daha önce, “Türk ordusu Hatay’a girerse tek kızım Necla’yı kurban edeceğime ant etmiştim” diyerek Albay Şükrü Kanatlı’nın atının ayakları altına kızını kurban etmek için yatırınca, Albay Şükrü Kanatlı atından atlayarak küçük kız çocuğunu kucağına almış ve onun yerine getirilen koç kesilmiş. Kemal Bey’in andı bu şekilde yerine getirilmiş. Bunun üzerine Çatalhöyük’te Gülizar Hatun’un konağında birliğe mola verilerek, ayran ikram edilmiş ve daha sonra birlik arkasındaki Amik süvarileriyle 8 Temmuz 1938’de Reyhaniye’ye girmiş ve uzun zamandır hasreti çekilen Türk ordusu görülmemiş bir heyecan içinde büyük gösteri ile karşılanmıştır.
*
Atatürk Tarafından Cumhurbaşkanı Adayı Olarak Gösterilmem:

9 Ağustos 1938 günü Hatay Egemenlik Cemiyeti Umumî Kâtibi ve Emniyet Umum Müdürü Şükrü Sökmensüer Bey’den bir telgraf aldım. 24 Ağustos 1938 günü Hatay’da yapılacak milletvekili seçimini görüşmek üzere, Başmurahhas Cevat Açıkalın’la Celâl Karasapan’ın yerini atanan Başkonsolos Fethi Denli’nin Dörtyol’da bulunmaları isteniyordu.
10 Ağustos 1938’de Şükrü Sökmensüer Bey Ankara’da, Cevat ve Fethi beylerle Hatay’dan Dörtyol’a geldiler. Çalışma odasında dördümüz toplandık. Konuşma ve müzakere arasında kimlerin mebus, kimlerin Meclis Başkanı, kimlerin Başvekil ve hükümet üyesi olması üzerinde uzun uzun görüştükten sonra; 40 mebustan aday gösterilmesine; bunların 2’sinin Rum, 2’sinin Ermeni, 2’sinin Arap ve 34’ünün de Türklerden olmasına karar verildi. Başvekil ve diğer vekiller, umum müdürler, müsteşarlar Hatay Egemenlik Cemiyeti’nin saptadığı adayların görüşülüp karara bağlanmasından sonra, Konsolos Fethi Denli Bey “Cumhurbaşkanı kim olacak?” diye sorunca, Şükrü Sökmensürer Bey “Cumhurbaşkanı adayı Atatürk tarafından tespit edilmiştir. Bunun üzerinde görüşmeyelim ve durmayalım” dedi. Şükrü Bey’in bu sözü üzerine Cevat Açıkalın “Atatürk’ün adayının ismini bizler de anlayalım” deyince, Şükrü Bey “Atatürk’ün adayı Sökmen Bey’dir” dedi.
Şükrü Bey’in sözüne, “Atatürk’ün iltifat, teveccüh ve itimadına teşekkür ederim. Bu mühim vazifeyi kabul edemeyeceğim. Çünkü; başaramazsam Atatürk’ün, mazhar olduğum itimat ve teveccühünü kaybederim. Beni bu vazifeden af buyurmalarını istirham ediyorum” deyince, Şükrü Bey “Ben tebliğe memurum. Başka bir şey yapamam” dedi. Toplantı bitti. Beyleri misafir ettim.
Ferdası günü Şükrü Bey Ankara’ya, diğerleri de Hatay’a döndüler. Ben de 11 Ağustos 1938’de Atatürk’e arz edilmek üzere Riyaseti Cumhur Umumî Kâtibi Hasan Rıza Soyak Bey’e, yukarıda belirttiğim sebeple Atatürk’ün beni bu vazifeden affetmelerini yazdım.
14 Ağustos 1938 günü Dolmabahçe’den Hasan Rıza Soyak Bey’in gönderdiği aşağıdaki telgrafı aldım.

Bay Tayfur Sökmen
Antalya Saylavı-Dörtyol
“Mektubunuzu aldım. Verilen her memleket vazifesini kayıtsız ve şartsız kabul edip, başarmaya çalışmak bizim şiarımız olmuştur. Rey ve mütalaam budur, gözlerinden öperim.”
Hasan Rıza Soyak

Bilahare telgrafın mahiyetini şifahen anlatmış olan Hasan Rıza Bey, bir hatırası olsun diye 15 Kasım 1951 tarihli aşağıdaki mektubu yollamıştır.

Sayın Bay Tayfur Sökmen
Hatay Milletvekili
İstanbul

“14 Ağustos 1938 tarihinde Dolmabahçe’den size çekmiş olduğum telgrafı nasıl ve ne şartlar altında yazdığımı şifahen hikâye etmiştim. Bu defa bunu bir hatıra olmak üzere yazıyla da teyid etmeyi münasip gördüm.
“Sizin o zaman teşekkül etmekte olan Hatay Cumhuriyeti Başkanlığı’na intihabınız daha evvel takarrür etmişti. Bu kararın size tebliği üzerine bana yazdığınız itiraz mektubunu alır almaz, Atatürk’ün huzuruna çıkmış ve mektubu kendisine okumuştum. O sıralarda odaya Başvekil Celâl Bayar’la Hariciye Vekili Dr. Tevfik Rüştü Aras girdiler. Atatürk onlara hitaben;
“- Şimdi Soyak, Tayfur Sökmen’den aldığı bir mektubu okuyordu, size de okusun da dinleyin, buyurdu.
“Mektubu tekrar okudum. Atatürk yine onlara hitap ederek:
“- Ne dersiniz? diye sordu.
“Başvekil Bayar; “Zatıâliniz ne düşünüyorsunuz?” dedi. Bunun üzerine Atatürk “Mesele mühim ve müstaceldir. Vaziyet yeni tecrübelere mütehammil değildir. Bu arkadaş tecrübe edilmiş, her bakımdan itimada layık, namuslu ve becerikli bir adamdır. Öteden beri bu yolda çalışmış ve başarılı hizmetlerde bulunmuştur. Binaenaleyh Devlet Başkanlığı için en münasibi odur, bunu bir vazife olarak kabul etmelidir” buyurdular. Başvekil ve Hariciye Vekili de aynı nokta-i nazara iştirak ettiler. Yanlarından çıktım ve size yukarıda bahsettiğim telgrafı çektim.
“Saygı ile arz eder gözlerinizden öperim, kardeşim.”

İstanbul; 15.11.1951 Hasan Rıza Soyak
*
Hatay Millet Meclisi tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi:

24 Ağustos 1938’de Türk ve-Fransız ordularının garantisi altında Hatay’da Millet Meclisi seçimi yapıldı.
2 Eylül 1938 günü Hatay Millet Meclisi toplanıp, eşsiz Atatürk’ün adayı olan beni, Hatay Cumhurbaşkanlığı’na seçtiler. Yemin merasimini bitirdikten sonra, Dr. Abdurrahman Bey’i başvekilliğe atadım.
Başvekil Abdurrahman Melek Bey de, Dörtyol’da tespit ettiğimiz vekil, müsteşar ve umum müdürleri seçti. Meclisin 34’ü Türk, 2’si Arap, 2’si Ermeni, 2’si de Rum vatandaştan olmak üzere 40 mebusu vardı.
Vazifeye başladığım, yani Hatay Cumhurbaşkanı seçildiğim gün, Atatürk’e şu telgrafı çektim.
*
Atatürk’e Bağlılık Telgrafı:

Ekselans Kemal Atatürk
Türkiye Cumhurbaşkanı
İstanbul

“Hatay Millet Meclisi tarafından bugün Hatay Reisliği’ne seçildiğimi ve bu vazifeyi ifaya başladığımı yüksek huzurunuza arz etmekle şereflenirim. Türkiye’nin Ulu Önderi tarafından gösterilen yüksek alaka ve yardım sayesinde istiklaline kavuşmuş olan Hatay’ın, Ulu Şef Atatürk’e ve BMM’ye karşı beslediği minnet, şükran ve bağlılık hislerini ve bu vesileyle de arz etmekle son derece bahtiyarım. Vazifemin ifası sırasında yüksek alaka ve irşatlarınızın esirgenmemesi dileğiyle candan bağlılığımı ve sonsuz saygılarımı arz ederim.”
Tayfur Sökmen
*
Atatürk’ün Telgrafı:

4 Eylül 1938’de telgrafıma Ulu Önder Atatürk şu cevabı lütfettiler.

4.IX.1938
Bay Tayfur Sökmen
Hatay Reisi
Antakya

“Hatay Millet Meclisi tarafından Hatay Reisliği’ne seçildiğinizi bildiren telgrafınızı memnuniyetle aldım. Bu kıymetli diyarın en yüksek makam ve vazifesini ihraz ve deruhte etmiş olmanızdan dolayı sizi tebrik ederken, inkişafını daima alaka ve muhabbetle takip edeceğim. Hatay’daki faaliyetinizde muvaffakıyetinizi temenni eyler ve Hatay’ın yeni idare altında pek çok saadet ve refahlar görmesini yürekten temenni ederim.”
K. Atatürk

Cumhurbaşkanlığı Kalemi Mahsus Müdürlüğü’ne Alhasoğlu Selman Efendi’nin hukuk tahsili yapan oğlu Hulki Öcal’ı getirdim.
*
İcraat:

Bu cümleden olarak, Hınçak Cemiyeti’ne mensup ve davamıza hizmet etmiş olan Papaz Nuri Kiyan Efendi, çarşıdan dönerken bir muzip delikanlı başına su döker. Papaz efendi haklı olarak üzülür. Bu olayı Hatay Mebusu Avadis Efendi yanıma gelip, naklettiği zaman çok üzüldüm. Adliye vekilini davet ederek suçlunun kim olduğunu tespit ettirmelerini, kim olduğunu bilip bilmediklerini sorduğumda “Kayınbiraderiniz Kadir Bey’in oğlu Hakkı Mürseloğlu’dur” dedi. Büsbütün üzülerek derhal yakalanıp gereken cezanın verilmesi ve papaz efendiden de özür diletilmesi hususunu rica ettim.
Papaz efendi bu ilgiye memnun olmuş ve af dileyen gencin cezalandırılmamasını vekilden rica etmiş.
Papaz efendinin ricası üzerine vekil, yakalanarak hapsedilen genci serbest bırakmıştı.
İcraat, bize hasım olan komşu millet ve devletlerin takdirini celp ediyordu.
*
İLTİHAK KARARI

Eşsiz kumandan, büyük devlet adamı Kemal Atatürk’ün bir eseri olan Hatay devletinde, O’nun himmeti ile memur ve vatandaş kaynaşarak, gece gündüz Hatay’ın refah ve saadeti için çalışmaktaydık. Şanlı ve kahraman Türk ordusunun varlığı, şevkimizi arttırıyor ve bize her hususta kuvvet veriyordu.
Bu minval üzere çalışırken, senelerce hasret kaldığımız anavatana kavuşmanın heyecanı içinde Hatay Millet Meclisi oybirliği ile 23 Haziran 1939’da anavatana katılma kararı vererek, Hatay devleti Atatürk’ün yüce himmeti ile tarihe 17’nci Türk devleti olarak geçmiştir.” (Tayfur Sökmen, Hatay’ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar, Cumhuriyet Gazetesinin Okurlarına Armağanıdır, Haziran 1999, s. 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 160, 161, 167)

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.