Bir meyve düşünün; her şeyinden yararlanılıp, çok çeşitli ürünler elde edilir… Yaprağından leziz sarmalar yapılır; olmamış ham meyvesinden (koruk) elde edilen sos, yemeklere lezzet katar. Sirke ve şarap binlerce yıldan günümüze, medeniyetlerden bir kültür olarak gelmiştir. Soğuk içilen üzüm suyu müthiş bir enerji kaynağıdır. Şiresi kaynatılararak elde edilen pekmez, ceviz eklenerek yapılan sucuk, belli katılıkta olursa kesme, nişasta ile karıştırılıp bir bez üzerine sıvanırsa “bastık” ve daha nice artı ürün. Kurumuş kök ve dalları da ocakta yakılmak üzere yakıt kaynağı olsun! Üzüm; Anadolu’da yaklaşık 1.200’den fazla çeşidiyle, tadı, rengi, kokusuyla taze ve kuru olarak yiyebileceğimiz, bağ ve bostanı olmayanların evlerinin bahçelerinde gölgesinden de yararlanabildikleri asmalarıyla da en yaygın ve sevilen meyvelerden biri olma özelliğini taşıyor. Üzümün anti-oksidan, anti-aging, kan yapımına yardımcı ve kanserden koruyucu etkileri bilinmektedir. Siyah üzümün kabuğunda bulunan ‘Resveratroi’ maddesi, anti-kanserojen ve anti- oksidan olma özelliklerini taşımakta ve beyin hücrelerini korumaktadır. Üzüm çekirdeğinde bulunan ‘Ouersetin’ ise, kan yapımına yardımcı olmaktadır. Bu yolla damarların sağlığını da olumlu yönde etkilemektedir. Üzümün güçlü anti-oksidan özelliği E vitamininden 50, C vitamininden ise 30 kat daha fazladır. Zenginin, fakir fukaranın yılın on iki ayında yararlandıkları, binlerce yıldır Anadolu kültürüne mal olmuş bu kutsal ve muhteşem meyvenin peşinde Hassa’ya doğru, sabahın erken saatlerinde hareket ettik. Antakya – Gaziantep yolunun Kırıkhan çıkışından itibaren sağlı sollu bağların, zeytinliklerin arasından geçerek Ardıçlı beldesine geldik. Belde girişinden itibaren yolun her iki tarafında çok geniş ve bakımlı üzüm bağlarında beyaz ve siyah renkli üzüm salkımlarına baktık. Bu bölgede, bağlar arasındaki kamyonları, kasaları ve bağ içinde kasa taşıyan insanları görünce, yanlarına yaklaştık. Bir tüccar, satın aldığı üzümleri toplayıp, kasalara ayrı ayrı yerleştiren toplayıcılara komutlar veriyor, tiyeklerin altındaki kasaların kamyona yerleştirmesini istiyordu. Biz manav ve bakkallarda, pazar yerlerinde renk renk üzüm salkımlarının albenisine kapılarak beyaz, sarı, siyah, çekirdeksiz veya iri taneli üzümleri kesemize göre alırız. Anadolu’da yüzlerce üzüm çeşitlerini çoğumuz bilmeyiz. Rengine göre, iriliğine göre seçeriz ve bütün üzüm çeşitlerine genel adlarıyla tanım getiririz. Bir tiyekten (asma kökü) üzüm toplayan arkadaşa sorduk; “topladığınız üzüme ne denir?” diye. “Hatın Parmağı” dedi. Bir başka tiyeki göstererek “bu üzüme ne denir dedik?”; “Kabarcık” dedi.