Dağları aşıran da yolunuzu şaşırtan da niyetlerimizden başkası değildir. Anne babanın çocuk sahibi olmalarının altında bile niyetleri yatar. Kimi; soy sürmeyi, kimi; çocuk sevmeyi, kimi; birilerine hava atmayı, kimi; cinsiyetiyle övünmeyi… Kimisi de; akla hayale gelmeyen bir şeyi almıştır niyetine.
Yüce Yaradan; büyük iradesiyle herkesin kaderini belirlemiş ve “başına gelecekleri” de insanın iradesine bırakmıştır. Karşılaştığımız birçok olayda; “bu da nereden çıktı, bunu hiç hesaba katmamıştım” gibi beklemediğimiz durumların kaynağında, bizim niyetlerimiz yatar.
Hani hemen her şeyde; işin bir görünen bir de görünmeyen tarafı vardır deriz. Niyetlerimiz de tıpkı buna benzer. Görünürde veya aklımızdan geçen şekliyle bir işe girişmek isteriz. Öyle düşünür ve o yönde hareket ederiz. Bu yolda birçok engeli aşar ve hedefe de yaklaşırız. Hatta elimizi uzatsak dokunacak kadar da yaklaşırız. Bu arada gizli bir gücün, bilmediğimiz bir şeyin önümüze set çektiğini zanneder, başaracağımızı düşünürken beklenmedik şekilde hayal kırıklığına uğrarız. Onu bunu suçlar, bahanelere sığınır, “başarısızlığın sebebini de hep dış güçlerde” ararız.
Bu konuda kafa yoran ve üzerine ciltler dolusu kitap yazan birçok düşünürün kitaplarını karıştırdığımızda… Söz sahibi insanlardan sohbetler dinlediğimizde… Yüce kitabımız ve sevgili peygamberimizin bugünlere kadar ulaşan ışığını takip ettiğimizde… Hemen hepsinde; kazanmanın da, kaybetmenin de… Dağları aşmanın da, küçük şeylere takılmanın da… Hedefe ulaşmanın da, yolda kalmanın da… Velhasıl… Sonucun istediğimiz gibi olmasının da, aleyhimize gerçekleşmesinin de; “yola çıkarken, işe başlarken seslendirdiğimiz veya içimizden geçirdiğimiz niyetin karşılığı” olduğunu görürüz.
Amellerin niyete göre olması, niyetten kısmet beklenmesi de hep bundandır sanırım. Yaptığımız her işte bize sorulan; “neden” ve “niçin” sorularının cevabı, daima bizim “görünen” niyetimizi ele verir. Her nedense bu sorulara; ya kendimizi rahatlatmak veya karşıdakinin onayını almak için olsa gerek, olumlu olan niyetlerimizi rahat şekilde söyleriz. Vurmak, kırmak, çarpmak, kandırmak, aldatmak yönündeki niyetlerimizden ise hiç bahsetmeyiz.
Tam da bu noktada çok önemli bir durumla karşılaşıyoruz… “Gizli niyetler…” Birçoğumuzun gözden kaçırdığı, farkına varamadığı… Dağları aşılmaz, yolları geçilmez, hedefleri ulaşılmaz yapan da budur aslında. Uzmanlar; İnsanın bazen kendi niyetinin bile farkına varamayacağını söylüyorlar. Kanaatimce kendimizi; iyi niyetle avutup, kandırdığımız bu hali atlamamak gerekir.
Çevremizde gördüğümüz insan ve toplu hareket edenlerde de durum böyledir. Kimin hangi niyetle yola çıktığını, doğru gibi görünen gidişata aldanmamamız gerekir. Hele hele; yakın zamanda şahit olduğumuz gibi; tüm toplumu derinden etkileyecek durumlar ile karşılaşmamak için, görünürde “hasbi” niyetli , fakat “hesabi”liğini gizleyenlerin başımıza neler getireceğini hep göz ardı etmemeliyiz.
Mevla’m; bizi hesabı olan ve o emele ulaşmak uğruna niyetini gizleyenlerden korusun… Niyetindeki olumsuzluğu , kendi üzerlerine çevirsin… Niyetinden zarar göreceğimiz insanları da bizlerden uzak eylesin…