Kabir ziyaretleri, ölümü tefekkür etmek için tabir-i caizse biçilmiş kaftandır, büyük bir fırsattır… “Nazenin bu ömrümüz, bir göz yumup açmış gibi, Geldi geçti duymadık, bir kuş konup uçmuş gibi…” Aşık Paşa’nın da dediği gibi, bir kuş misali bu dünyaya konup göçen bizlerin ömür sermayesi her geçen gün tükeniyor. Dünya, her zamanki gibi aldatıcı yüzüyle bizleri meşgul edip hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşatıyor. Gün gelecek, hayat imtihanı bizim için de sona erecek ve vazifeli melek, emaneti teslim almaya gelecek. Mühim olan, onu nasıl karşılayacağımız ve o misafir ile buluşmaya hazırlıklı olup olmamamız… Ölüm denilen gerçek, herkes için farklı farklı tecelli edecek! Kimisi için hüzün dolu, kimisi için şeb-i aruz… O günde maharet, ölüm meleğini hasretle beklenen bir dost gibi, sevgili ile vuslatı yaşatacak bir vasıta gibi görüp “Hoş Geldin!” diyerek karşılayabilmek… Üstat Necip Fazıl Kısakürek ne güzel söylemiş: “O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner, Azrail’e «Hoş geldin!» diyebilmekte hüner…” Zor iş, ölüme hazırlıklı olmak; istekleri, emelleri sonsuz olan insanoğlu için… Nitekim ecel ansızın kapıyı çalacak bir gün… Hayatın tam ortasında, hiç hesaba katmadığımız bir anda gelecek belki… Hayata dair hâlâ plânlar yapıyorken, daha yapılacak işler bitmemişken, dünyaya ait heves ve isteklerimiz sınırsız iken, ansızın kapıyı çalacak… Hazret-i Enes (r.a.) şöyle anlatır bu durumu: “Resulullah yere bir çizgi çizdi ve: «-Bu insanı temsil eder.» buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: «-Bu da ecelini temsil eder.» buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra: «-Bu da emeldir.» dedi ve ilave etti: «-İşte insan, daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir.»” (Buhari, Rikak, 4; Tirmizi, Zühd, 25; İbni Mace, Zühd, 27) Vadenin ne zaman dolacağını bilmiyoruz, ama bir sonraki nefesimiz, son nefesimiz olabilir. Bu sebeple ölümü çokça tefekkür etmeye, bunun neticesinde de dünyanın şatafatlı hâlinden yüz çevirip, er ya da geç gelecek olan ecelimiz için hazırlıklar yapmaya ihtiyacımız var. Dünyaya gereğinden fazla alâka duyduğumuz, ölümü tefekkür etmeye fazlasıyla ihtiyacımız olan şu günlerde, ara sıra düşünsek de, hayatın debdebesi her zaman olduğu gibi unutturur bize bu acı gerçeği…