Zaman zaman duyuyoruz; günümüz eğitim sisteminde öğrencilerin saygı sız, şımarık oldukları hiç öğrenciye benzemediklerinden dert yanılır. Eskiden öğrencilerin çok saygılı oldukları, öğretmenin geçme ihtimali olan yollardan bile yürümedikleri filan destan gibi anlatılır. Yedi Güzel Adamdan biri olan Erdem Beyazıt, Aşk Risalesi adlı şiirinde günümüz çocuklarını birkaç mısrayla tanıtırken aslında ciddi bir kuşak analizi yapmıştır: “Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.” Jenerasyonlarda denilen kuşaklar günümüzde X, Y, Z kodlarıyla adlandırılan ve dünyada henüz genç nesil olarak kabul gören üç döneme ayrılmaktadır. Bu üç kuşağın karakteristiğini izah ederek ayrışmanın temellerini analiz edelim. X Kuşağı Günümüz toplumunda X kuşağı, en yaşlısının 55 en gencinin 41 yaşında olduğu 1965–1979 arası doğanlardır. Bu kuşak teknolojiye adapte olmakta ciddi sorunlar yaşayan, değişimi kabul etmekte zorlanan, kurallara uyumlu, belirli bir disiplin çerçevesi içerisinde yetişmiş, sabırlı, sadakatli ve otoriteye saygılı kuşaktır. Bu kuşak toplumsal sorunlara duyarlı, çalışmayı seven, para kazanmayı ilke edinmiş bundan dolayı iş yükü, yorgunluk gibi şeyleri önemsemeyen kuşaktır. Günümüz baş döndüren teknolojisinin ilk ürünleri bu nesil zamanında icat edilmiş ama bu nesil bu teknolojilerle çokta haşir neşir olamamış sadece teorisini takip edebilmiştir. Bu teknolojiyi genelde işlerini takip amaçlı kullanır, eğlence amaçlı kullanmaz. Yokluk ile teknolojinin hız kazandığı bir geçiş dönemi kuşağıdır. Geleneksel aile yapısının etkisinin olduğu kuralcı ve çalışkan olarak nitelenen kuşağa verilen genel addır. Kendi problemini kendi çözer, diğer kuşaklara her konuda yardımcı olur. Bundan yorulur, yıpranır ama bunu umursamaz, çünkü bunu görev bilir. X kuşağı bireyleri hayatta birçok zorlukla karşılaşmıştır. Örneğin ülkemiz için ele aldığımızda x kuşağı insanı tarımda binlerce yıldır kullanılan, orak, tırpan ve saban gibi aletlerle işlerini görüp öküzler yardımıyla tarlalarını sürerken aynı zamanda traktörün yaygınlaşmasına da şahitlik etmiş ve bunu hayretler içerisinde karşılamıştır. En ilkel olan ile en modern olanı aynı anda yaşamıştır Bugün takriben X kuşağı ülkemizin %25’lik kısmını teşkil etmektedir. Y Kuşağı Y kuşağı, en yaşlısı 40, en genci 21 yaşında olan 1980–1999 arası doğanlardır. Y kuşağı hiyerarşi içerisinde çalışmayı sevmez, mesai kavramını sevmezler, iş hayatına atılır atılmaz kendi işinin patronu olmak ister ve çok para harcamak için çalışır. Para için değil yaşamak için çalışılır prensibini savunur. Teknolojiye bağımlısıdır. X kuşağıyla tamamen kopuk değildir. X ve Z kuşakları arasında arabulucudur. Kendinden önceki X kuşağıyla kendinden sonraki Z kuşağı arasında ılımlı tavrıyla tam bir köprü konumundadır. Y kuşağı parayı amaç olarak değil araç olarak görür. Y kuşağına göre eğlence ve huzur ön plandadır. Y nesli Z kuşağına göre daha olgun, X kuşağına göre daha heyecanlıdır. X kuşağı iş huzurunu önemsemezken, Y kuşağı iş huzurunu önemser. Y kuşağı sosyal medya, pazarlama, bilişim, iletişim gibi sanal dijital ağırlıklı çok sermaye gerektirmeyen sektörlerde çalışmayı tercih eder. Y kuşağı, kendisini iş yaşamında ispat etmek için yaratıcı işler ortaya koymaya oldukça hevesli durumdadır. Bu da iş yaşamında rekabeti artırmaktadır. Y kuşağı eğitime önem verir. İşiyle ilgili eğitim programlarını takip eder, Y kuşağı yüksek otoriteyi ve hiyerarşik basamakları sevmez. Girişimci bir ruha sahiptir. Kendi işinin patronu olabilmek için elinde proje, yatırımcı ortak arar. Bugün takriben Y kuşağı ülkemizin %35’lik kısmını teşkil etmektedir. Z Kuşağı En büyüğünün 20 yaşında olduğu “milenyum kuşağı” da denen 2000 yılından itibaren doğan Z kuşağı teknolojiyle içli dışlı olmuştur. Z kuşağının nüfusa oranı takriben %17 civarıdır. Bu kuşak İnterneti oksijenle eşdeğer tutar, tamamen teknoloji bağımlısı, sokaklarda mahalle maçları yapmaz, sek sek oyununu beğenmez. Oyuncak yerine Ipad tercih ederler. Sanalda bayağı sosyalleşirler. İnternet sitelerinde arkadaş edinir, sanal alemi etkin bir şekilde kullanırlar. Z kuşağının dikkat süresi kısadır, ancak aynı anda birden fazla işi yapabilme yetenekleri vardır. Günümüz eğitim sistemini beğenmezler. Daha fazla teknolojik altyapılı alternatif eğitim süreçlerini tercih ederler. Hatta derslerin sanalda örneğin facebook üzerinden yapılmasını istemektedirler. X kuşağı ile Z kuşağı en çok çatışan kuşaklardır. Y kuşağı bunların arabulucusudur. Z kuşağı yaşadığı her anı sosyal medyada paylaşmaktan ister ve bundan çekinmez. Kompleksiz bir kuşaktır. Söylemek istediklerini karşı tarafa direkt söyler. Bu yüzden kuşak çatışmalarını yaşarlar. Yaratıcıdırlar, yabancı dile yatkın ve gerekliliğine inanırlar. Çabuk sıkılırlar, hızlı yaşarlar, çabuk tüketirler. Bu yüzden Z kuşağına hitap eden sektörlerin sürekli yenilikçi olması kaçınılmazdır. Yakın gelecekte zaman ve emek gerektiren meslek dalları Z kuşağından dolayı önemini kaybedecek ve çoğu kaybolup gidecektir. Çünkü Z kuşağı azimli ve hırslı değildir. Z kuşağı disiplini sevmeyen, kılık kıyafet tercihinde rahat, klasik gündelik işleri sevmeyen kuşaktır. Bunlardan başka sessiz kuşak, gelenekselciler ya da savaş kuşağı denen 1925-1945 arası doğup yaşamış olanlar. II. Dünya Savaşı sonrası dünya genelinde oluşan nüfus artışı sebebiyle 1946- 1964 Seneleri Arasında doğan çocuklara “Bebek Patlaması Kuşağı ”adı verilmektedir. Ben X kuşağındayım. Bizim kuşağımız gözlerini açtığında dünyada transistor keşfedilmiş 3.sanayi devrimi sürecine girilmişti. Türkiye’de ise sağ sol çatışması, ardından tüm hoyratlığıyla 12 Eylül darbesi yaşandı. Darbeciler aldıkları eğitim ve inandıkları köhne zihniyetleriyle tek tip insan yetiştirmenin gayretine giriştiler. İlkokul ortaokulda, üç numara saç tıraşımız, kot pantolonun yasak olması, kravatın mecbur olması, üniformalar giyilmesi, düşünce suçları, ticari kısıtlamalar, istisnasız herkesin ulusalcı düşünceyi benimsemesinin istenmesi hep bu zihniyetin getirdiği kurallardı. O dönemde okulda, karakolda, kışlada, evde dayak, baskı, sıkı disiplin normaldi. İşte bizim X kuşağı ve bizden önceki kuşaklar bu baskıları hala disiplin zannetmektedir. Zaman zaman spesifik yaramazlık örneklerini görüp yeni kuşağı suçlamaktalar. Bu kuşaklar hala insanlara disiplin adı altında zorla kılık kıyafet dayatmakta, okullarda üniforma giyimini devam ettirmekte belki dayaklı eğitiminde gerekli olduğunu savunmaktadırlar. Hâlbuki mızrak çuvala sığmıyor. Z kuşağı da Y kuşağı da bu tip saçma sapan disiplin anlayışlarını kabul etmiyor. Maksimum özgürlük ve eski kuşakların kendilerine güvenmesini istiyor. Ben bu kuşaklara güveniyorum. Gelecekten umutluyum. Çünkü bu kuşaklar statükoyu kabul etmiyor, dolayısıyla havanda su dövmüyorlar. İşlerine yaramayacak bilgi belgeyi görmek onunla zaman kaybetmek istemiyorlar. Bugün beş yaşındaki yeğenim interneti, cep telefonunu, ıpadi, bilgisayarı benden daha iyi kullanıyor. Bu korkulacak bir durum değil. Aksine övünülecek bir durumdur. Çünkü dördüncü sanayi devriminin tam ortasında doğmuş olan Z kuşağı insansız fabrikaları, insansız hava araçlarını, birbiriyle konuşan makinaları, yapay zekayı, eklemeli imalatı( 3 D yazıcılar), inovasyonu ve daha bir çok üretim pazarlama sektörlerinin patronu, mucidi, mühendisi, işçisi olarak çalışacaklar. Yıllar önce İsmet Özel’in, Üç Mesele; Teknik, Medeniyet, Yabancılaşma eserini okumuştum. Burada Özel, bir topluma kültür altyapısını vermeden teknolojiyi verirseniz olumlu sonuçlar alamazsınız, der. İşte biz X kuşağı ve bizden önceki kuşaklar kültür altyapısı olmadan teknolojiyi kullandılar. Bu yüzden istenmeyen sonuçlar yaşandı. Bu olumsuz sonuçlardan yola çıkarak X kuşağının, Y ve Z kuşaklarını aslında korumak adına disiplin istekleri söz konusu. Hâlbuki bu kuşaklar içinde yaşadıkları dijital çağın kültür altyapısını biz beğenmesek te aldılar. Önleri açıktır. Bu arada X kuşağından olup Y ya da Z kuşağının özelliklerini taşıyan insanlar olduğu gibi, Z kuşağı olup ta X kuşağı gibi davranan insanlara da rastlayabiliriz. Ama bunların sayısı azdır. Hala kendi egolarını tatmin etmek isteğiyle olsa gerek; çocuklarından, gençlerden öğrencilerinden kısacası tüm muhataplarından kendisini görünce irkilmelerini korkmalarını bekleyen insanlarımız var. Halbuki; çocuğun senden korkup çekiniyorsa, komşun senden çekiniyorsa, öğretmensen öğrencin senden korkup çekiniyorsa, patronsan çalışanın senden korkup çekiniyorsa, doktorsan hastan senden korkup çekiniyorsa, esnafsan müşterin senden korkup çekiniyorsa… sen iyi bir baba, iyi bir öğretmen, iyi bir patron, iyi bir komşu, iyi bir doktor… değilsin. Senin iç dünyanda ruhsal sıkıntılar vardır. Bakınız hepimizin ortak ideali büyük Türkiye’dir, güçlü Türkiye’dir. Eğer yakın gelecekte bu ideale ulaşacaksak bu ancak kendine güvenen, statükoları kabul etmeyen, rutinliği istemeyen, kalıpları kırıp atan, karnından konuşmayan, korku bilmeyen, girişimci, teknolojiye hakim gençler sayesinde olacaktır. İşte o gençler Y kuşağının ve özelliklede Z kuşağının yani milenyum kuşağının gençleri olacaktır. Ben ümitliyim.