Seher vakitlerinde ulu söğüt ağaçları serin rüzgarlarda Hu Hu hışırtılarıyla beşik gibi bir o yana bir bu yana sallanırken, serçeler sürüler halinde yaramaz çocuklar gibi ağaçların birinden diğerine çılgınca uçarlardı. Ezan sesleri serçe cıvıltılarına karışır, insanlar güne bu neşeyle başlardı. Gurbette bile Kırıkhan’lılar kulaklarında bu sesi hissederek uyanırlar. Çünkü bu ses ruhlarına işlenmiştir.
Bu ses dervişlerin dergahlar da çektiği zikir sesine benziyordu, bu ses okul bahçelerinde ki çocuk seslerine benziyordu.
Bu ses Kırıkhan’ı emsallerinde ayıran, Kırıkhan’ın sembolü olması gereken bir senfoni olmuştu. Dünyanın başka yerlerinde olsa, örneğin Nemrut’ta güneşin doğuşunu izlemek gibi olağanüstü bir tabiat olayı olarak takip edilirdi.
Ya şimdi, şimdi insanlar Kırıkhan’da güne egzozu patlak fırıncı motorlarının sesleriyle kabustan uyanırcasına başlıyor. Evet ta kuşluk vaktinde ezan seslerini bastıran, serçe sevişmelerini yok eden motor sesiyle güne başlıyoruz ve o gerginlik gün boyu devam ediyor. Her an her sokakta, her kavşakta, kaldırımda, hastanede ,mesire yerinde, okulda evet her yerde motor gürültüsü hakim durumda. Kırıkhan’da her gün birkaç motosiklet kazası ölümler, yaralanmalar, felç kalmalar…
Herkesin şikayetçi olduğu ,herkesin mağdur olduğu motosiklet kullanımına artık ciddi ciddi dur demenin vakti gelmedi mi?
Kırıkhan serçe sesiyle mi anılmalı yoksa ortalığı yırtan motosiklet sesiyle mi?
Geceleri yırtan motosiklet seslerinden bıktık,
Ambulansa bile makas atan motosiklet sürücüsü görmekten utanıyoruz,
Yaya kaldırımlarında sörf yapan motosiklet sürücülerini iğrenerek izliyoruz.
Daha kaç gencimiz motosiklet kazalarında ölsün?
Evet halkımızı konuya duyarlı olmaya çağırıyorum. Gençlerimizi motosikletin eğlence aracı olmadığını anlamaya çağırıyorum.
Kırıkhan’da yaşamayı kabus haline getiren bu keşmekeşe daha ne kadar katlanalım? Ya da neden katlanalım?
Yetkililerimizi bu konuda toleranssız görev yapmaya çağırıyorum.
Başka Kırıkhan yok. Sırf bu yüzden Kırıkhan’da yaşamak kabus olmuş durumda.