Çok verimli olduğuna inandığım bir yaz tatilini daha geride bıraktım. Benim için dinlenmeye,eğlenmeye, gezmeye,görmeye,araştırmaya ve daha önemlisi binlerce sayfa kitap okumama sebep oldu. Bunun için kendimi dünyanın en mutlu insanlarından birsi olarak gördüm. Mutluyum çünkü; dünyaları değen eşim ve evlatlarımla vakit geçirdim. Uzun süredir görüşemediğim akraba ve canciğer dostlarımla hasbihal ettim. Onlarla birlikte orta şeker kahveleri ve tavşankanı çayları yudumladım. O nazik ortamdaki muhabbet denizinde sevgi dalgalarının kabardığını gördüm. Yad ettiğimiz geçmişin tatlı hatıralarının içimi rahatlattığına şahit oldum. Mutluyum,çünkü; Antakya’da cemil Meriç il halk kütüphanesini bir araştırmacı öğretmen gözüyle ilkdefa gezdim.Kütüphane müdürü değerli hemşehrim ve dostum CELAL BAZ Beyefendi görev yaptığı , o kutsi mekanı ba na adım adım oda oda gezdirdi. Gece –gündüz hizmet veren, genç okurlarla dolup taşan o güzide mekanda kitaplara olan sevgim biraz daha arttı.İçimden”harıl harıl kitap okuyan ve araştıran kişiler daha varmış” dedim. Gelecek için duyduğum kaygılarımdan vaz geçer gibi oldum. Aynı ya da benzer hizmetlerin Kırkhanda’da verilmesini arzu ettim. Mutluyum, çünkü; Afyonkarahisar’ daki devre mülk kaplı camda şifalar buldum.Rabbimin ihsan ettiği sıcacık sularda ter döktüm, stres attım. Gazlı göl‘ün buz gibi havasını soludum, şifalı sularını yudumladım.Afyon kalesi’nin üzerinde dalgalanan şanlı bayrağımızın kıpırdanışını uzaktan seyrettim Afyon hapishanesinde yıllar önce dini hakikatları haykırdığı için akıl almaz çileler çeken Bediüzaman ‘ın ızdırabını ve geleceğe ümit saçtığını duyar gibi oldum. Mutluyum, çünkü; Zinde bir ruh haliyle tatlı bir tren yolculuğunun ardından ; dünyalar güzeli İstanbul’a vardım. Gençliğimin yedi yıllık hatırasının yaşandığı o güzel beldede üç hafta misafir oldum. Boğaz kenarındaki Sarıyer’de ormanlık içindeki mütevazi mekanda bir halvethane havası hissetim. Binlerce sayfalık iman hakikatlarını derin bir tefekürle okuyarak imanın hazzını aldım. Tedavi için gittiğim doktorlarımın “amca” diye hitap ettiğini duyunca nüfus kağıdımın artık eskidiğinin farkına vardım. Cennet mekan İstanbul’dan ayrılalı tam otuz yıl olmuştu.Hem kendim, hem de İstanbul çok değişmişti .İnsanın yaşlandıkça dünyaya olan ilgisi azalıyordu. Gideceğimiz diyar olan esas memleketimiz ahiret için daha fazla hazırlık yapmam gerektiğini o zaman daha iyi anladım. Bu tatilim bana şu gerçeği bir defa daha öğretti : Ey Zekeriye, dünyanın boş,nahoş ve sarhoş eden güzelliklerinden ve gevezeliklerinden vazgeç. Ömrünü yüce yaratıcıya kullukla geçir. Ahiretine hazırlık yap. Bu gerçekleri hatırladığım için gerçekten çok ama çok mutluyum….