Ne olur bir ses ver; Nilüfer…
Halinden, keyfinden bir haber.
Tufandan mı kaldı bu yerler?
Sularla örtülmüşken her yer,
Mermer ocağı dağlar çevreler,
Sağında solunda ufak tefek tepeler…
Üç beş dönüm için kurumuşken etrafı,
Sana reva görmüşler bozgunu, talanı,
Son bir gayretle doldururken yatağını,
Kalmamış kamışlardan başka komşuları,
Ne kadar hayıflansam, kar etmez sana,
Yeşil halıyı anımsatan duruşuna,
Sere serpe yayılmak nedir; Allah aşkına?
Diplere kök salmaya çalışmana,
Can dayanmıyor, kayboluşuna; Nilüfer…
Artık uğramıyor; kazlar, göçmen kuşlar,
Gölgene sığınan balıklar çığlık atar,
Bakışını esirger olmuş Amanoslar,
Garbi de, meltem de kahrından ağlar; Nilüfer…
Yaklaştıkça göz alır, kamaştırırsın,
Dokununca, hemen aşka gelirsin,
Güzelliğinle, gönüller eritirsin,
Beyaz, sarı çiçekle kaplarsın,
Küme küme olur, gölge edersin,
Sazlıklarla çocuk gibi eğlenirsin,
Adalardan bakana karşılık verirsin,
Birlik olup, düşmanına direnirsin; Nilüfer…
Uzak değil dostlar, hemen yanı başımızda,
Bir dost ziyareti kadar yakınımızda,
Bir kahve içimlik kadar yanımızda,
Sorarsanız; Kırıkhan’da, ovamızda,
Dostları da görmek ister aramızda; Nilüfer…
Ne kadar övsem seni,
Yetmez kelamım, yarıda kalır.
Çıkarmak istesem göklere namını,
Sesim kısılır,avazım duyulmaz olur.
Ne olur nilüfer, son bir kez ses ver,
Aşığın sesine bir kez olsun karşılık ver…
Yangın yeri gönlüm, durmadan inler…
Bir dur ne olur, yaktığın yeter; Nilüfer…