İlgilenmek, ilgi görmek, ilgilenilmek, ilgi odağı olmak, hele hele; ilgi isteyen insanlara ve olaylara dokunabilmek, her insanın isteyeceği bir durumdur. İnsanlar hep böyle değil midir? İlgilendiği bir konu yakalayınca; tüm bildikleri birden aklına gelir, üzerinde sular-seller gibi konuşmaz mı? İlgilenildiğini fark edince; varını-yoğunu ortaya koyup, tüm hünerlerini sergilemeye çalışmaz mı? İlgilendiği birini görünce; içi titrer, söyleyecek söz arar, kırmamak- dökmemek için, heyecanını bastırmaya çalışır… Bunun için de, renkten renge girmez mi?Hemen hepimizin gayreti de; ilgili olanlara ve ilgi gösterenlere, bir şeyler anlatmak; varsa eksikleri gidermek, hataları düzeltmek için değil midir?
Kar-kış, gece-gündüz, keyifli-huzursuz demeden; yıllardır yazmaya ve anlatmaya hasretmişim zamanının bir kısmını. İlgilenilip ilgilenilmediğini, okunup okunmadığını düşünmeden, kimi zaman; insanımızın keyfini kaçıran, kimi zaman; ihtiyaç duyduğumuz birlik ve beraberliği sağlamada benimde bir tuzum olsun diyerek…Asıl olan da;“sevdiklerimizin iki cihanda mutlu olması için”,dilim döndüğünce hatırlatmalar yapmaya çalışıyorum.
Yazılarımı takip eden, okumayı seven dostlarımdan ara sıra da olsa; kendisini ve çevresini ilgilendiren konularda da yazılar yazmamı talep edenler oluyor. Hatta son zamanlarda sıklıkla muhatap olmaya başladım bu tür isteklerle. Hemen belirteyim; istekler genellikle yaşanan olumsuzlukların ötesine gitmiyor. Arabasını harap eden yoldaki çukurlar… Yürüyüşünü engelleyen kaldırım ihlalleri… Takıldığı yoğun trafik… Sıkça kesilen elektrikler… Yayaya yol vermeyen sürücüler… Aracı aldırış etmeyen yayalar… Sağından mı solundan mı gideceği kestirilemeyen motor sürücüleri…Çevre ve hava kirliliği… Vesaire Vesaire…
Daha sayamadığım; beden ve ruh sağlığımızda derin izler bırakan, onlarca olumsuzluk var hayatta. Aslında, geçmiş yazılarımın bir çoğunda başlıklar açıp, anlatmaya çalışmıştım bunları. Halkımızın dertleri ile ilgilenmez ve onlara ortak olmazsam, kendimi inkar etmiş olacağımın farkındayım.
Sıkça gelen bu tür isteklerden sonra, bazı konularda açıklama yapma ihtiyacı hissettim. Hayatıma , “Olumlu düşünmeyi,hayattaki güzellikleri görüp yaşamayı”düstur edinmeye çalıştım her zaman. Bulunduğum konum gereği,-şimdilik- yazabileceğim konular ve yapabileceğim eleştirilerin bir sınırının olduğunun farkındayım. Ben de isterim; can sıkan, rahatsızlık verenlere aynı şekilde mukabele etmeyi. Fakat, “haddimi aşmadan ve başkasının görev alanını da ihlal etmeden” faydalı olabiliyorsan ne âlâ…
Milletimizin dertleriyle dertlenmek isteyen tüm dostlarımıda bu sofraya davet ediyorum. Kendilerini yalnız hissetmelerine hiç gerek yoktur. Öyle düşünen varsa; Arif Nihat Asya’nın “Okuyanım bir kişi de olsa bu, yazmam için bir sebeptir.” Sözü, bizim için en güzel yol gösterici olmuştur.
Benden istenenler karşısında;kendini bir an eskilerin dizisi, “Bizimkiler”deki emekli vatandaşa benzetir oldum. Giriş kattaki evinin penceresinden, dışarıda olan biten her şeyi izleyip, gelene-geçene; gazetesinde bunları da yazacağım dediği… Duyanların da; “yazın efendim yazın” diye karşılık verdiği sahneler geldi, birden aklıma…