YETİŞMİŞ İNSANLARI HARCAMAK « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

22 Aralık 2024 - 07:20

YETİŞMİŞ İNSANLARI HARCAMAK

YETİŞMİŞ İNSANLARI HARCAMAK
Son Güncelleme :

02 Ağustos 2024 - 8:52

663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sağlık Bakanlığının teşkilat yasası kökten değişmesiyle birlikte yetişmiş binlerce yönetici kadro bir kenara konuldu. Yeni sistem gereği her Sağlık Bakanının değişmesiyle beraber bakanlıktaki üst düzey bürokratlar da değişmeye başlıyor. 663 ucubesi ile sağlık yönetimi hususunda yılların birikimiyle tecrübe sahibi olmuş ve bu tecrübeleri elde etmek için, Sağlık Bakanlığı tarafından birçok eğitim, seminer, toplantı vb konularda yüksek harcamalar yapılarak yetişmiş insanlar bir anda “Araştırmacı” yapılarak yol ortasında bırakıldı. Bu haksızlığı yapanlar, kul hakkı yiyenler, insanları mağdur edenler öbür tarafta nasıl hesap verecekler acaba?

Bir düşünün koskoca bir bakanlıkta (merkez ve taşra teşkilatı) ne kadar yetişmiş, tecrübeli, liyakatli, ehliyetli, işini iyi bilen ve iyi yapan insan varsa bir gece yarısı çıkan bakanlar kurulu kararıyla (KHK) görevden alındılar. Yerlerine çoğunluğu tecrübesiz ve liyakatsiz olan insanlar getirildiler. Böylece teşkilatın hafızası yok oldu. Tecrübeli insanlar bir kenara itildi. Çoğu yerde köksüz, ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmeyen, ayakları yere basmayan, makamını dolduramayan, kaprisli, davranış bozukluğu içerisinde olan kişiler sorumluluk ve yetkili mevkilere getirildiler. Kurumlar da o mevkiler de değer kaybetti. Hizmet için bir yerlere geldiklerini söyleyenlerin nasıl da şahsi egolarını tatmin etmek ve saltanat sürmek şeklinde hareket ettikleri yaşayarak görüldü. İnsanlar makam sahiplerine ulaşmakta zorlandılar. Dertlerini anlatacak bir yetkili bulamadılar. Bulsalar da ilgisiz kaldılar. Makam odaları, makam arabaları, sekreterler, uyduruktan özel kalem müdürlükleri, korumalar, yalakalar gırla gidiyor. Makamlar maddi açıdan çok cazip hale getirildiği için herkes o makamlara talip oluyor böylece de herkes herkesin altını oymaya çalışıyor. Nasıl daha çok hizmet ederimin yerini nasıl üç kuruş daha fazla elde ederim anlayışı aldı. Dürüstlük, vefa, arkadaşlık, dostluk gibi kavramlar erozyona uğramış durumda. Sistem, insan kazanmak yerine insan harcamaya yönelik hale getirildi.

Aynı siyasi düşünceden yana olma bir tarafa, aynı ekipten olma, aynı cemaatten olma, aynı gruptan yana olma, aynı adamdan yana olma gibi küçük küçük hâkimiyet kurma, kurumu ele geçirme çalışmaları görülüyor. Kurumun bir mensubu olmak yerine birilerinin veya bir yerlere mensup olmak geçerli hale geldi. Bu insanların sosyal medya paylaşımlarına bakıldığında alabildiğine ölçüsüz, sınırsız, hadsiz paylaşım yaptıkları ve bazılarının da yaptıkları paylaşımları daha sonra sildikleri görülüyor.

Bir gün bir kurumun İl Müdürünü ziyarete gitmiştim. Konu son zamanlarda kurumlarda oluşan sıkıntılardan açıldı. Dedim ki: “Kurumunuzda yıllardır görev yapan, tecrübeli, liyakatli İl Müdürü olarak siz, İl Müdür Yardımcılarınız ve Şube Müdürleriniz bir anda görevden alınsanız ve yerlerinize de mahiyetinizde çalışan memurlarınızdan veya dışarıdan görevlendirilmeler yapılsa nasıl olur?”. Hiç tereddütsüz “kurum çöker, hafıza, tecrübe, liyakat kaybolur” dedi.

Sonunda dört sene sonra bu sistemden vazgeçildi, eskiye benzer bir sisteme dönüldü ama bir daha toparlanamadı. İnsan kaybı, mali kayıp ve zaman kaybı telafi edilemedi. Çünkü bir defa düzen bozulmuştu.

***

İNSAN HARCAMAK, HASTALIKLI BİR RUH HALİDİR

İnsan kıymeti bilen lider, kadro ve hareketler; hedeflerine “İnsan kazanmayı” koyarlar. Çalışkan, değer üreten insanları harcamak, bu anlayış için akıllıca bir iş değildir.

Fakat insanı kazanmak varken harcamak, çağımızın en yaygın, tedavisi zor hastalıklarındandır. Islak mendil misali “kullan at” şeklinde işlemektedir. “İşin bitti nasıl olsa” anlayışıyla geriye dönüp bakılmıyor bile.

İnsan harcamak, çıkarları, kaprisleri ve egoları tatmin adına âdeta, başarıya giden yol olarak kabul görmekte, mubah sayılmaktadır. Tek kullanımlık peçete muamelesi yapılarak, para harcamaktan daha kolay geliyor insan harcamak…

Yol arkadaşım diye yola çıktığınız insanlar, bir de bakmışınız ki yolun yarısında sizi satmış. Sizin birikiminiz, hizmet tecrübeniz, hizmet aşkınız onun için bir anlam ifade etmez. Etrafındaki yalakalar ve bazı güçler, çoktan onu teslim almışlar bile… Bir de her söyleneni tek taraflı dinleyip hemen dolduruşa geliyorsa, sizi bir kullanımlık kâğıt mendil gibi çöpe atması an meselesidir.

Yolun güzel olması yetmiyor, yol arkadaşlarının da iyi, karakterli, kişiliği oturmuş, insan kıymeti bilenlerden olması gerekmektedir. Yol arkadaşları birbirlerine tahammülü, sabrı ve kilitlendikleri hedefe giderken istikrarı şiar edinmeli, durmadan fikir ve metot değiştirmemelidir. Ancak bazı farklı fikir ve renk tonunu da bir zenginlik olarak kabul etmelidir. Bir fabrikanın standart mamulleri veya birbirlerinin çoğaltılmış fotokopileri olmadıklarını çok iyi bilmeli, birbirlerini olduğu gibi kabul etmelidirler. Eksilerde odaklanma yerine, artıları öne çıkararak onları hizmet alanına taşımalıdırlar. Her insanın eksiğinin yanında, mutlaka iyi bir yönü vardır. Bu yönünü keşfedip ondan istifade edilmelidir.

İnsan harcayanların ruh hali incelendiğinde, “Her alanda kendisinin bütün yaptıklarıyla örnek alınması gerektiğini, kendinin hep doğru yaptığını, kendi dışındakilerinin, harekete zarar verdiğini, ilm-i siyaset bilmediğini, kendisinin enerji kaynağı olduğunu, müntesiplerinin bu enerji kaynağının prizine fişlerini takmaları gerektiğini” dillerinden düşürmedikleri görülür.

İnsan harcamak kolay ama insan kazanmak ve bir değer üretmek, çok zor bir iştir. İnsanlar kendi sahip oldukları nitelikleriyle başarılarını ön plana çıkaracakları yerde, başkalarının eksikleri ve yanlışlarıyla yükselmek istiyorlar. Hatta başarılı olanları aşağıya çekerek kendi seviyelerini yükseltmek istemektedirler.

İnsan harcamayı ilke edinenler, yola çıktıkları arkadaşlarını “Üzümün çöpü, armudun sapı” bahanesiyle “Beni kitleye taşıyamıyorsunuz” diyerek birer birer satarlar. Onlardan kimseyi yanlarında bulundurmazlar. Şu anda yanında olanların da, yakın gelecekte son kullanma tarihlerinin biteceğinden şüphe yoktur. Kalanlar da, her şeye kafa sallayan, fikir üretemeyen, verilen her emre “tamam efendim, emriniz olur” türünden davranışlarda bulunan ve sadece çıkarını düşünen, kendini “hizmet eri” değil de “emir eri” sanarak suya sabuna dokunmayan ve farklılık oluşturamayan yalaka tiplerdir. Unutulmamalıdır ki kendini ispat etmiş, onurlu duruşundan taviz vermeyen, “El âlem ne der? putunu kırmış, “Allah ne der”i hayatının merkezine koymuş olanlar daha makbuldür.

İnsan harcayanların, insana harcayanlardan daha çok olduğu günümüzde aslolan, “insan olmak” ve “insan kalmayı” becermektir. İnsana harcamak demek, yaratılış gayesine uygun şekilde yaşayabileceği bir maddi ve manevi birikim ile onu donatmak demektir. Unutmayalım ki, insan harcamak, hastalıklı bir ruh halidir. Tedavisi de, sahtesiyle değil gerçek anlamda iyi bir nefis ve ruh terbiyesidir.

***

İNSAN(A) HARCAMAK

“Modern zaman insanının harcamak ve tüketmek iştahının ne kadar güçlü olduğu bilinen bir gerçek… Belki bu harcamak kalemlerine bir şey daha eklememiz gerekiyor;

İnsan harcamak… Çağımızın en yaygın hastalığı, en sinsi marazı… Yaşamın tüm ünitelerinde bu acı gerçeği görmek mümkün… Siyaset, bürokrasi, akademi, entelektüel, sosyal, sivil, sanat, STK, cemaat ve cemiyet dünyasından insan biriktirmek için yola çıkanların zamanla biriktirdikleri insanları nasıl bitirdiklerine tanık oluyoruz…

Her şeyi hoyratça harcama huyu hız kesmiyor, süreç içerisinde insan harcama hastalığına dönüşüyor… Hatır, vefa, gönül, sadakat, insaniyet gibi tüm güzel erdemler literatürden düşüveriyor…

Bir dönem kader birliği yaptığını savunanların birbirinin kuyusunu nasıl kazdıklarını görmek acı verici bir durum…

Tasfiyecilik ve tahammülsüzlük toplumsal dokuyu hızla dejenere ediyor…

İntikam, ihtiras, imtiyaz, iltimas güdüsü itibarlı insanların incinmesine ve itilmesine neden oluyor…

Tek kullanımlık eşya gibi tüketilen kişilikler, ortak kaybımız değil mi?

Bir insan kolay yetişmiyor… Bu kadar kolayca üstü nasıl çizilebilir, anlamak zor?

Ön yargılar, yanlı yargılar ve yargısız infazlar bizi iflah etmiyor…

Bizim öğretimizde insanı eğitmek vardı, öğütmek değil… İnşa vardı, imha değil… Ötekileştirmenin bir nevi ötenazi olduğunu unutuyoruz…

Dün omuz omuza verenler bir bakıyorsunuz karşı karşıya gelmiş, biri diğerinin kalemini kırabiliyor…

Sormak isterim; birbirini yiyenler düşmanlarını nasıl yenebilirler?

Unutmamak gerekir; ayak oyunlarıyla kimse uzun süre ayakta kalamaz…

Yükselmek için etrafındakileri harcayanların elde edecekleri bir ikbal yoktur, onları bekleyen acı bir yalnızlık ve yanılmışlıktır…

“Ağacı kesen baltanın sapı ağacın kendisinden” olunca işin rengi değişiyor.

Unutmayalım ki, kimse dolgu malzemesi değil, herkesin kendine has bir değeri ve özgül ağırlığı var…

O halde insanı harcayanlardan değil, insana harcayanlardan olalım…” (Ramazan Kayan, Milat Gazetesi-01.01.2021)

***

İNSANA HARCAYIN, İNSANI HARCAMAYIN

“Harcamak, israf etmek günümüzün en yaygın hastalığı. Eşya, madde harcamanın maddi bir bedeli vardır. Harcamak paralıdır ve pahalıdır da. İnsan harcamak ise masrafsız olan, en ucuz olanı.

Tek kullanımlık mendil, plastik tabak, kaşık, çatal gibi. Al kullan, işin bitince at gitsin.

*

Öyle bir toplum oluştu ki her şeye kendi menfaati açından bakan, başka türlü bakamayan, baksa da göremeyen.

İşine yaradığı müddetçe seven, yaramadığı zaman tü-kaka eden hastalıklı bir anlayış çok yaygın hale geldi.

İşi, parayı, makam ve mevkiyi hayatın en üst noktasına koyan anlayış için; sohbet, muhabbet, aşk, sevgi, saygı, büyük-küçük gibi kavramlar anlamsız oldu.

Bir yerlere gelmek için inanmadıklarına inanmış gibi yapan, değerleri olmayanlar türedi. Ve bunlar o kadar çoğaldı ki, normalleşti, duruma alışıldı, yadırganmaz hale gelindi.

*

Değer tüketen değil değer üreten, değer atan değil değer katan bir nesle ihtiyaç var. Kısaca;

İnsana harcayalım, insanı harcamayalım.” (H. İbrahim Çoraklı)

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.