“Ben öyle yöneticiler istiyorum ki, halkın arasında iken halktan biri zannedilsin; halktan biri iken de yönetici gibi görünsün.” (Hz. Ali). Yani halka tepeden bakan da olmasın, halk dalkavukluğu yapan da olmasın.
Atalarımız; “Balık baştan kokar.” demişler. Bu bakımdan, aile reislerinden sivil toplum kuruluşu yöneticilerine, topluma yön verenlere kadar bütün yöneticiler, söylem ve eylemlerinde son derece hassas ve titiz davranmak zorundadırlar. Sorumluluklarının şuurunda olmaları gerekir. Şeyh Edebali Hazretleri’nin, Osman Gazi’ye:
“Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.” tavsiyesi de bu hassas vaziyeti ifade etmektedir.
Hz. Ömer halifeliği döneminde “Devlet işlerinde devlet mumunu, özel işlerinde ise kendi özel mumunu kullanmış.” Beytülmal’ın parasını kendi özel işlerinde kullanmazmış.
Yine Hz. Ömer “Fırat nehri kenarında bir koyun kaybolsa onun hesabını dahi Allah’ın kendinden soracağına” inanarak hizmet etmiştir.
***
Yönetilenler küçük gruplar halindeyken yöneticilerle yüz yüzeydi. Nüfus arttıkça yüz yüze ilişkilerin arası açıldı. Bu ara yöneticiler güç ve imkânlara kavuştular.
Yöneticiler görevlerini yaparken;
– Kişisel çıkarlara hizmet etmemeliler,
– Toplumun menfaatini ön planda tutmalılar,
– İşlerinde açık ve şeffaf olmalılar,
– Tarafsız ve objektif davranmalılar,
– Yaptıkları icraatları ilgililere anlatmalılar,
– Adalet ve hakkaniyet ölçüsünde hareket etmeliler,
Yöneticiler, kul hakkını ön planda tutmalılar.
Yöneticiler başında bulundukları kurumlara ait imkânları şahısları ve yakın çevresi için değil toplumun ekseriyeti için kullanmalıdırlar.
Sorumluluk mevkiinde bulunan ve yetkiyle donatılmış yöneticilerin öncelikle kendilerini zaman zaman sorguya çekmesi gerekir.
Yönetici göreve geldiği tarihten itibaren neler yapıp yapmadığını, ne kadar faydalı olup olmadığını, hizmeti layıkıyla yapıp yapmadığını kendince ortaya koymalıdır.
Günümüzde yöneticilerin almış olduğu kararlar kurumunu, çalışanlarını ve toplumun geleceğini ilgilendirdiğinden daha titiz ve itinalı davranmak mecburiyetindedirler.
Toplumun geleceği konusunda yöneticiler kadar toplumun da önemli sorumluluğu vardır.
Bireyler, güçleri oranında hizmetin doğru, güzel adaletli yapılması noktasında yöneticileri izlemesi, denetlemesi ve uyarması gerekmektedir.
Yöneticilerin atanmasında ve işbaşına getirilmesinde eş-dost, yandaşlık ve menfaat ilişkilerinden çok bu kişilerin liyakat ve ehliyeti aranmalıdır.
Nitekim Ayet-i Kerime’de “Allah size emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” buyurmaktadır.
“Toplum kendi üzerine düşen vazifeyi yerine getirmedikçe Allah (C.C.) o toplum hakkındaki hükmü değiştirmeyecektir” Hadis-i Şerif’i de bizlerin bu konuda neler yapmamız gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.
Toplum yöneticilere sınırsız yetki vermemelidir. Yapılan yanlışlara itiraz edebilmelidir.
Toplum, yöneticileri sorgulamalıdır. Yani denetime tabi tutmalıdır.
Yalnız yapılan sorgulama ve eleştiri düşmanlığa varan kin ve intikam duygusuyla değil, objektif, akıl ve mantık çerçevesinde olmalıdır. Aksi durum körü körüne yandaşlık ve trollük olur.
Toplum, yönetici konumundakilerin yaptıkları ve yapamadıkları konusunda zaman zaman değerlendirmeler yapıp sorular sormalıdır. Yönetici, kendisini toplumun gözetiminde olduğunu hissetmelidir.